Sigara İçiyorsanız Mesane Kanseri Olma Riskiniz Yüksek

Sigara İçiyorsanız Mesane Kanseri Olma Riskiniz Yüksek

Sigaranın mesane kanserinde bilinen en önemli çevresel risk faktörü olduğunu belirtildi.

A+A-

Hisar Intercontinental Hospital Üroloji Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Sinan Ekici, sigaranın mesane kanserinde bilinen en önemli çevresel risk faktörü olduğunu belirtti.

Hisar Intercontinental Hospital Üroloji Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Sinan Ekici, mesane kanserinin, erkeklerde prostat kanserinden sonra en sık görülen kanser türlerinin başında geldiğini belirtti. Ekici, sigara içenlerin bu hastalığa yakalanma şanslarının yüksek olduğunu söyledi. Mesane kanserinde en sık görülen bulguların başında idrarda ağrısız kanamalar geldiğini dile getiren Ekici, “İdrarda kanama ilk belirti olarak hastaların yaklaşık %85’inde görülür. Kanama hemen her zaman aralıklı veya ara ara görülür. Hastanın gözle görülen kanaması olmasa dahi idrar tahlilinde mikroskopik düzeyde kanama tespit edilebilir.

Sık idrara çıkma, sıkışma ve idrar yaparken yanmadan oluşan şikâyetler bütünü ikinci en sık görülen başvuru şeklidir. Mesane kanserinin diğer belirti ve bulguları arasında böbreği mesaneye bağlayan idrar kanalında tıkanıklığa bağlı bel ağrısı, bacaklarda şişlik ve karında kitle sayılabilir. Çok nadir olarak da hastalar başvuru anında ilerlemiş hastalık belirtileri olan kilo kaybı, karın ağrısı ya da kemik ağrısı ile başvurabilirler. Mesane kanseri çocukluk dönemi dahil her yaşta görülebilmekle beraber genellikle orta ve ileri yaşın hastalığıdır. Mesane kanserinin ortalama teşhis yaşı erkeklerde 69, kadınlarda ise 71’dir. Mesane kanseri oranı direkt olarak yaşla birlikte artmaktadır” dedi.

“Genetik faktör etkin olsa da çevresel faktör daha çok etkiliyor”

Ekici, kişinin mesane kanserine yakalanabilmesi için birçok risk faktörü bulunduğunu söyleyerek “Bu noktada genetik yatkınlık önemli rol oynayabilmektedir. Çünkü ailesinde mesane kanseri olanlar daha fazla risk altındadır. Mesane kanseri gelişimi ve ilerlemesinde rolü olduğu düşünülen çevresel risk faktörleri; uzun süreli sigara kullanımı, mesleki (endüstriyel) kimyasallara maruziyet (boya, tekstil, alüminyum, deri, petrol sanayileri), kronik parazitik, bakteriyel, mantar ve viral enfeksiyonlar, mesanede taş veya yabancı cisimler, kemoterapi, radyoterapi gibi tedavi yöntemleri” şeklinde konuştu.

“Sigara hastalığın ilerlemesini ve nüks riskini artıyor”

Sigara içmenin mesane kanserinde bilinen en önemli çevresel risk faktör olduğunu vurgulayan Ekici, “Sigara içenlerde içmeyenlere göre mesane kanseri gelişme sıklığı 4 kat fazladır. Risk, içilen sigaranın sayısı, içilen süre ve dumanının solunma miktarıyla orantılıdır. Mesane kanseri tanısı konulduktan sonra sigarayı bırakmamak, başlangıç aşamasındaki kasa geçmemiş mesane kanserinde klinik seyri ve sonucu kötüleştirmektedir. Sigara içimine devam edilmesi hastalığın nüks riskini de arttırmaktadır. İçilen sigara sayısı arttıkça ortaya çıkacak olan mesane kanserinin agresifliği, kas dokusuna geçme, nüks etmesi ve ilerlemesini arttırabilmektedir. Sigara tüketimi mesane kanserinin tedavisinde kullanılan mesane içine verilen kemoterapi ve BCG immünoterapisinin de etkisini azaltır. Sonuç olarak, mesane kanseri tanısı konulduğunda sigara içmeyi bırakmanın hastalıkla mücadelede önemli bir rolü vardır” dedi.

“Hastalığın teşhisi tanısal yöntemlerle belirleniyor”

“İdrar tahlili sonucunda idrarda kanama olduğu tespit edildikten sonra ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme gibi radyolojik yöntemlerden yararlanılarak tanıya yönelik bulgular elde edilir” diyen Ekici, “İdrardaki hücrelerin incelendiği idrar sitolojisi hastalığın derecesi hakkında bilgi verebilir, ancak bu kesin tanı için her zaman yeterli olmamaktadır. Mesane kanseri şüphesi oluşmuş ise bu aşamada yapılması gereken sistoskopidir. Sistoskopi anestezi altında teleskop benzeri ışıklı bir aletle idrar yolundan girilerek idrar yolunun ve mesanenin incelenmesi işlemidir. Sistoskopi ile kanser veya kanser şüphesi oluşturan bir oluşum görüldüğünde, biyopsi almaya uygun, kesici özelliği de olan transüretral rezeksiyon (TUR) denilen kapalı yöntemle alınır. Alınan dokular patolojik incelemeye gönderilir. Bu şekilde hem tanı hem tedavi yapılmış olur. Patoloğun değerlendirmesi sonucu kesin kanser tanısı ve özellikleri belirlenir. Kanserin evresi ve derecesi hastalığın hangi hızla ilerleme potansiyeline sahip olduğu konusunda bilgi verir. Kanser kasa geçmemişse düşük, orta ve yüksek riskli olarak risk sınıflaması yapılır ve buna göre tedavi planı belirlenir. Ek tedavi mesane içine kemoterapi veya biyolojik indükleyici immünoterapi uygulaması şeklinde yapılmaktadır. Bu hastalardaki tedaviden amaç hastalığın nüksetmesini ve ilerlemesini durdurmaktır. Yapılan tedavinin etkinliğini belirlemek amacıyla 3 ay sonra tekrar sistoskopi ile inceleme yapmak gereklidir” ifadelerini kullandı.

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar PolitiKARS.com tarafından onaylanmamaktadır.