İlkbahar aylarında eşsiz bir güzelliğe bürünen Akdamar Adası'nda açan badem çiçeklerinin Van Gölü'nün mavisi ve zirvesi karla kaplı Artos Dağı ile bütünleşmesi kartpostallık görüntüler ortaya çıkardı.
Mezopotamya’dan Gökhan Altay’ın özel haberine göre; uzaydan çekilen görüntüsüyle bu yıl Amerikan Havacılık ve Uzay Ajansı'nın (NASA) "Dünya Turnuvası" yarışmasında birinci olan Van Gölü'nde, birbirinden güzel 4 ada bulunuyor. Bunlar büyüklüklerine göre sırasıyla Adır, Akdamar, Çarpanak ve Kuş adaları. En dikkat çekici ada ise efsanesi, kilisesi ve eşsiz güzelliğiyle adından çokça söz ettiren Akdamar Adası. Kente gelenlerin en uğrak mekanlarından biri olan adaya, Gevaş ve Edremit ilçelerinden kalkan vapurlarla 20 dakikalık keyifli bir yolculuğun ardından ulaşılıyor.
'AH TAMAR' EFSANESİ
Gölün güneydoğusunda bulunan, bir buçuk kilometre uzunluk ve 500 metre genişliğinde olan adanın büyük bir bölümü, sarp kayalıklarla kaplı. Adada, bin yıllık bir geçmişe sahip olan Surp Haç Kilisesi, birçok mezar ve kimi tarihi harabeler bulunuyor. Adanın ismine dair birçok hikaye anlatılır. Bu hikayelerden en çok bilineni ise Ermeni şair Hovhannes Tumanyan'ın kaleme aldığı şiirdeki anlatım. Hikayeye göre, adada yaşayan Ermeni baş keşişin güzelliği dillere destan Tamar adında bir kızı vardır ve ada çevresindeki köylerden birinde yaşayan bir genç Tamar'a aşık olur. Genç, her gece Tamar ile buluşmak için adaya yüzer. Tamar ise karanlıkta yerini belli etmek için çobanı bir fenerle bekler.
Bu durumdan haberdar olan kızın babası, fırtınalı bir gecede elinde fenerle adanın kıyısına iner ve sürekli yer değiştirerek gencin boşuna yüzüp, gücünü yitirmesine sebep olur. Yüzmekten yorulan genç çoban boğulur ve son nefesiyle "Ah Tamar!" diye haykırır. Tamar da bunun üzerine kendini gölün sularına bırakır. O günden sonra ada "Ah Tamar" ismiyle anılmaya başlanır. Halen anlatılan ve çobanın son nefesini verirken haykırdığı "Ah Tamar" zamanla "Akdamar" olarak değişir ve halk arasında yaygınlaşır.
TARİHİ KİLİSE
Adanın isminin yanı sıra, Kutsal Haç Katedrali olarak bilinen Ermeni tapınağı Surp Haç Kilisesi'nin tarihi de ziyaretçilerin en çok ilgisini çeken konuların başında geliyor. Birçok tarihi kaynağa göre, adadaki kilise bölgede hüküm süren Vaspurakan hanedanından Kral I. Gakik'in talimatıyla 915-921 yılları arasında Mimar Keşiş Manuel tarafından inşa edildi. Kudüs’ten İran’a kaçırılan ve 7. yüzyılda Van’a getirilen Hakiki Haç’ın bir parçasının muhafaza edildiği kilise, mimarı açıdan Ermeni sanatını yansıtır. Dört yapraklı yonca biçimli haç planında yapılan kilisenin dış cephesi kırmızı kesme taşlardan inşa edilmiş ve rölyef şeklinde işlenmiş bitki, insan ve hayvan figürleriyle süslü.
95 YIL SONRA İLK AYİN
1950'li yıllarda yıkılmak istenen kilisenin birçok yeri, yıllar içerisinde bakımsızlıktan kaynaklı tahrip edildi. 2005-2007 yılları arasında restore edilen kilisede, 19 Eylül 2010 tarihinde Türkiye Ermenileri Patrikliği Ruhani Meclisi Patrik Genel Vekili Başpiskopos Aram Ateşyan yönetiminde bir ayin düzenlendi. Bu ayin, 95 yıl aradan sonra düzenlenen ilk ayin olarak kayıtlara geçti.
ADANIN SAKİNLERİ
Günümüzde kimsenin oturmadığı adanın şimdiki sakinlerinin başında martılar geliyor. Her gün ve her saat adadaki kayalıklarda martı sürüsüne rastlamak mümkün. Adanın diğer sakinleri olan tavşan, kaplumbağa ve kelebeklere ise daha çok kilisenin etrafında rastlamak mümkün.
VAZGEÇİLMEZ MANZARA
Her yıl binlerce kişinin uğrak yeri olan adanın dikkat çeken başka bir yanı ise badem ağaçları. Özellikle havaların ısındığı Nisan ayında çiçek açan badem ağaçları, ziyaretçilere görsel bir şölen sunuyor. Badem ağaçlarının kırmızı ve beyaz çiçeklerinin, Van Gölü'nün maviliği ve zirvesi karla kaplı Artos Dağı ile bütünleşmesi ise kartpostallık görüntüler ortaya çıkarıyor.
Ada, bu yıl da badem ağaçlarının açan çiçekleriyle süslendi. Bu eşsiz güzelliği kaçırmak istemeyen birçok kişi ise adayı ziyaret etmeye başladı. Özellikle hafta sonu adayı ziyaret etmeyi tercih edenler, yüksek kayalıklar saatlerce eşsiz manzaranın keyfini çıkarıyor.