Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu, TBMM'nin 100'üncü kuruluş yıl dönümünde özel oturumla toplandı.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop başkanlığındaki özel oturum öncesi, oturma düzeni Covid-19 salgını nedeniyle sosyal mesafeye göre ayarlandı. Genel Kurul salonunun girişlerine eldiven, maske ve dezenfektan konuldu. İlk kez 23 Nisan özel oturumunda localar boş kaldı.
ERDOĞAN KATILMADI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılmadığı oturumda, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay yer aldı.
İLK GELEN BAHÇELİ OLDU
Özel oturuma ilk gelen lider MHP lideri Devlet Bahçeli oldu. Bahçeli’nin ardından CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu oturuma katıldı. Oturumu milletvekili olmadığı için locadan izleyen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, locaya girişi sırasında İYİ Partili ve CHP’li vekiller tarafından alkışlandı. Oturuma HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da katıldı.
TBMM’DE İLK
Meclis'te özel oturum olması nedeniyle TBMM Başkanı Şentop Meclis’te milletvekili olan tüm partilere söz hakkı verdi. Buna göre grubu olan partilerin temsilcilerine 10 dakika grubu olmayan partilere ise 3 dakika söz hakkı verildi.
Partiler adına sırasıyla AK Parti Grup Başkanı Mehmet Naci Bostancı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, MHP Genel Başkan Yardımcısı Edip Semih Yalçın ve İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan konuşacak.
Grubu bulanan parti temsilcilerinin ardından, grubu bulunmayan parti temsilcilerinden TİP Genel Başkanı Erkan Baş, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, DEVA Partisi’nden Mustafa Yeneroğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ve Saadet Partisi’nden Abdulkadir Karaduman, 3’er dakika konuşma yapacak.
“KATILIMI SINIRLANDIRMAK ZORUNDA KALDIK”
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, açılış konuşmasında, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile 100'üncü yıl kutlamalarının diğer yıllara göre farklı kutlandığını bildirdi. Şentop, hazırlıklarının bayramı milyonlarca vatandaşla birlikte kutlamak olduğunu söyleyerek, "Fakat, ülkemizi de etkileyen küresel salgın sebebiyle katılımı sınırlandırmak, bu kutlu yıldönüm için planladığımız etkinlikleri ileri bir tarihe ertelemek zorunda kaldık" dedi.
Şentop, bugünün milletin her bir ferdinin göğsünü kabartacak ve yarına daha umutla bakmasını sağlayacak büyük ve önemli bir gün olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Bu günü büyük ve önemli kılan, bundan tam 100 yıl önce ve tam da bu saatlerde açılışı yapılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni inşa eden ceht, gayret ve mânâdır. 100 yıl önce vatan ilhak ve işgal, milletimiz esir olmak tehdidi ile karşı karşıyaydı. Büyük kayıplarla ve mağlup olarak çıktığımız Birinci Dünya Savaşı’nın sonucunda milletimiz, son hürriyet kalesi olan Anadolu’dan da sürülüp çıkarılmak istenmekteydi. Türkiye, ordusu terhis edilmiş ve silahlarına el konulmuş, başşehri işgal edilmiş, Meclis’i dağıtılmış ve iktisaden çökertilmiş bir manzara arz ediyordu. 19 Mayıs 1919’da Gazi Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıktığında görünen tablo buydu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 100’üncü yılını idrak ederken bir önemli hususa değinmek zorundayız. Kurtuluşa inanmış kadronun öncülüğü ve milletin azmiyle kazanılan millî mücadelenin iki esası vardır. Bu esaslardan ilki, tam bağımsızlık hedefi; diğeri de tam bağımsızlık hedefine yönelik mücadelenin millî iradeye dayanarak yapılması prensibidir. Bu tarafıyla millî mücadele, dünyadaki benzerlerinden ayrılır."
AK PARTİ ADINA NACİ BOSTANCI KONUŞTU
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılmadığı özel oturumda, AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı, partisi adına konuşma yaptı. Bostancı, “Mustafa Kemal, Meclis’in açılmasını Cumhuriyet’le tamamlamıştır. Bunu ‘Cumhuriyet fazilettir’ sözleriyle açıklamıştır. 100 yıllık Meclis tarihimizin 18 yılında milletimize hizmet vermek için çaba gösterdik. AK Parti olarak toplumumuza daha iyi bir hayat sunmak için mücadele ettik” ifadelerini kullandı.
KILIÇDAROĞLU’NDAN MECLİS'E 16 MADDELİK ÇAĞRI
Partisi adına konuşma yapmak için kürsüye çıkan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Atatürk’ün milli vicdanını büyük iradesine bağlı olarak İstanbul’dan ayrılarak başlattığı yolculuğun ilk aşaması TBMM’nin açılışı ile tamamlanır. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. TBMM, Kurtuluş Savaşı’nı yöneten Meclis’tir. TBMM demokrasiyi bu topraklara getirmemize karar veren Meclis’tir. 15 Temmuz’da bombalar yağarken milli iradeye sahip çıkan Meclis’tir. TBMM, Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyeti’nin eylemlerine sahip çıkan Meclis’tir. Bugün sorunlarımız var. İvedilikle çözmemiz gerekiyor. TBMM’ye 100. yılında bize önemli görevler düşüyor. Sorunlarımızın kaynağı TBMM’yi etkisizleştiren darbeciler ve darbe yasaları ile ortaya çıkan darbe hukukudur. Yargı kurumunun bağımsızlığı kesin olarak sağlanmalıdır” şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu Meclis’e 16 maddeli bir çağrıda bulundu:
1- Tüm toplumsal, siyasal ve kültürel kesimlerin katılımıyla, yeni bir demokratik anayasa yapmalıyız. Bu anayasanın temeli, kuvvetler ayrılığı” ilkesine dayanmalı, demokrasilerde olması gereken denge/ denetim esası sağlanmalıdır.
2- Yeni anayasanın omurgası “Cumhuriyetin demokrasiyle taçlandırılması” olarak nitelendirdiğimiz yeni ve güçlü bir demokratik parlamenter sistem olmalıdır. Unutulmamalıdır ki demokrasiyle taçlandırılmış cumhuriyetimizde, fikir, düşünce ve inanç özgürlüğü ile medya ve sendikalaşma dahil örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engeller de kaldırılmış olacaktır.
3- Kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve hukuk devletinin en önemli ayaklarından biri olan yargı kurumunun bağımsızlığı, kesin olarak sağlanmalıdır. Adalete erişim hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
4- Kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir diğer önemli ayağı da yasamadır. TBMM'de milli iradenin en geniş haliyle temsil edilmesini sağlayacak yeni bir seçim sistemi yaşama geçirilmelidir. Ayrıca, siyasetçi ile vatandaş arasındaki güveni güçlendirmek için bir “Siyasi Ahlak Kanunu” çıkarılmalıdır.
5- Kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir diğer önemli ayağı da yürütmedir. Yürütme, tüm icraatıyla mutlak denetime ve hesap verebilirliğe açık olmalıdır. TBMM adına görev yapan Sayıştay, tüm kamu kurum ve kuruluşlarını denetlemelidir. TBMM'de kurulacak Kesin Hesap Komisyonu'nun başkanlığı da muhalefet partilerine verilmelidir.
6- Yerel yönetimler, rant ilişkilerini düzenleyici kurumlar olmaktan çıkarılmalı, refah devletinin asli unsurları haline getirilmelidir. İyi tanımlanmış bir iş birliği ve iş bölümü çerçevesinde yerel yönetimlerin işlevleri arttırılmalıdır.
7- Kamu istihdamında nepotizmden uzak, liyakate dayalı, bir personel politikasına ivedilikle geçilmelidir.
8- Liyakate dayalı istihdam politikaları kapsamında özellikle eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve güvenlikte “sıfır” istihdam açığı hedeflenmelidir. Çocuklarımızın geleceği, vatandaşlarımızın sağlığı, engellilerimizin ve yaşlılarımızın bakımı, ülkemizin iç ve dış güvenliği tartışmasız milli bir anlayışla oluşturulmadır.
9- Vatandaşlarımıza asgari bir gelir güvencesi sağlanmalı, bu bağlamda “Aile Yardımları Sigortası Kanunu” ivedilikle çıkarılmalıdır.
10- Demokratik standartlarda, adaletli ve denetime açık bir Kamu İhale Sistemi'ne geçilmelidir.
11- Vergi politikası, üretimi ve istihdamı özendirecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Ücretliler üzerindeki vergi yükü makul düzeylere çekilmelidir.
12- TÜİK verilerine göre her üç çalışandan biri kayıt dışıdır. Kayıt dışı istihdamla toplumsal destek sağlanarak mücadele edilmelidir. Bu mücadelede en etkili yolun sendikalaşma olduğu artık öğrenilmelidir.
13- Türkiye, yeni bir planlama anlayışı çerçevesinde, katma değeri yüksek ürün üretme hedefine kilitlenmelidir. Bu ilke bağlamında tüm üretim politikaları, diğer üretim biçimleriyle birlikte tümüyle ekolojik olmalıdır.
14- Sağlık hizmetlerine ön koşulsuz erişim bir haktır ve ücretsiz olmalıdır. Koruyucu ve temel sağlık hizmetleri bu doğrultuda planlanmalıdır.
15- Planlamada tarım, temel stratejik sektörlerden biri olarak ele alınmalıdır. Bu bağlamda, gıdaya sağlıklı koşullarla erişim hakkına ilişkin yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
16- Eğitim, Türkiye'nin kalkınma stratejisinin en önemli, en temel parçası olarak yeniden ve paydaşlarıyla birlikte planlanmalıdır. Eğitim politikalarının tek hedefi “fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür” nesiller yetiştirmek olmalıdır. Üniversitelerimizde, her türlü fikir, düşünce özgürce tartışılmalı, her türlü bilimsel çalışma özgürce yürütülmelidir.
SANCAR: RIZA İSTİYORSANIZ MÜZAKEREYİ KABUL EDECEKSİNİZ
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Birinci Meclis’in çoğulcu yapısının, 1921 Anayasası’yla özerkliği yasaya bağladığını belirterek, “Rıza istiyorsanız, birlik istiyorsanız, çeşitliliği, müzakereyi kabul edeceksiniz” dedi. Sancar'ın konuşmasının başlamasıyla beraber pek çok TV kanalı yayını kesti. Sancar'ın konuşmasının ortalarına doğru ise Sancar'ın konuşması tekrar ekranlara yansıdır.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Meclis Genel Kurulu’nda düzenlenen 23 Nisan Özel Oturumu’nda açıklamalarda bulundu. Sancar, konuşmasında Birinci Meclis’in çoğulcu yapısı ve 1912 Anayasası'nın özerkliği yasaya bağlamasını, Mustafa Kemal'in bunu neden tercih ettiği konuları üzerinde durdu.
Birinci Meclis’in kuruluşuna değinen Sancar, “İşgal altında bir ülke ve Milli Mücadelenin devam ettiği şartlar. Çok ağır şartlar, fakat bu şartlarda yerel kongreler organize ediliyor. Ülkenin bütün bölgelerinde kongre toplantıları düzenleniyor, bu kongrelerle milli mücadele organize ediliyor. Aslında Meclis’in kuruluşuna giden yol da bu kongrelerden geçiyor” diye konuştu.
Birinci Meclis’i “yerel kongrelerin aktığı bir deniz” diye tanımlayan Sancar, “O şartlarda ülkenin toplumsal, dinsel, etnik düşünsel çeşitliliğini büyük ölçüde içeriyor. Bu açılardan çoğulcu bir Meclis, eksikler var elbette, kapsanmayanlar var. Bunlar da belki o günden bugüne bakmamız ve muhasebesini çıkarmamız gereken meselelerdir. Bu çoğulculuğu tarif etmek için pek çok örnek kullanılır ama ben sadece ilk etapta sayılmayanları değil daha az görünenleri zikredeyim. Mevlevi, Nakşıbendi şeyhleri var, Abdullah Çelebi var. Dersimli Seyid Diyar Ağa var, Lazistan mensupları var, Lazlar var. Kürtler var, Araplar var. Kısacası Türkiye’nin o zamanki etnik, dinsel ve toplumsal çeşitliliğinin önemli bir kısmı var ve bu insanlar kendi kimliklerini saklamadan tam aksine kendi kimliklerini açıklayarak giriyorlar. Kendi kimlikleriyle katılıyorlar. Bu birinci Meclis’in en önemli vasıflarından biridir. Bu vasıf diğer özelliklerle de tamamlanmıştır” ifadelerini kullandı.
Sancar, Birinci Meclis’in dayanağının “halk egemenliği” olduğunun altını çizerek, “Evet, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu söyler ama daha sonra da göreceğimiz gibi, 21 Anayasası’nın başına halkçılık tanımı ekler. Milli irade, halk iradesi tartışmalarına girmeyeceğim elbette. Halk egemenliği ilkesi, halkçı yönetim demek. Ama aynı zamanda halkın her düzeyde yönetime katıldığı yönetim demektir. Nitekim Meclis’in kuruluşundan yaklaşık on ay sonra ilan edilen Anayasa bu anlayışa dayanıyor. Yerelde halkın kararlara katılımını garanti altına alan bir idare sistemi, bir demokrasi modeli kuruyor” dedi.
Sancar, şöyle devam etti: “Bu kadar farklı kesimlerden ve düşüncelerden insanın müzakereyi ve mutabakatı bir kenara bırakmadıkları bir Meclis’i konuşuyoruz. Onun 100’üncü yıl dönümünü bugün kutluyoruz. O yöntemin neden bu kadar önemli olduğunu da biraz sonra açıklayayım. Ayrıca bu Meclis yasalcı bir Meclis; mesela 23 Nisan 1920’de açılıyor. 19 Nisan 1921’e kadar tam 109 kanun çıkarıyor. Bunların hepsi ismiyle müsemma kanundur, torba değil. Her birinin ismi var. Her birinin kanun usulüne göre, müzakere ve karara bağlanma yöntemi var. O nedenle yasalcı bir Meclis’tir. Meclis yetkileri kendinde topluyor, biliyorsunuz bir Meclis hükümeti sistemi var. Bu şu demektir, her türlü yetki devletin 3 önemli erki: yasama, yürütme ve yargı Meclis’te toplanıyor. Fakat bu yetkililere tekelci biçimde sahip çıkma anlayışını taşıyamıyor.”
1921 Anayasası ile yetkililerinin büyük bir bölümünü yerel yönetimlere verildiğini hatırlatan Sancar, özerklik tartışmalarına değindi. Sancar, “Yerel yönetimlere verdiği yetkiler bizatihi kendi yetkilerini sınırlamak anlamına geliyor. Yani kadiri mutlak yani otorite bir yönetimi tercih etmiyor. Tam tersine halk egemenliği mantığına uygun olarak yerellerde de halkın katılımını mümkün kılacak bir sistem oluşturuyor Meclis. O sistemin merkezinde muhtariyet var değerli arkadaşlar. Ve bunu 21 Anayasası apaçık yasaya bağlıyor. Yani özerklik ve bu özerkliğin nasıl yönetileceğini de ayrıca ayrıntılı olarak düzenliyor. Onda da şura yönetimini ortaya çıkarıyor. Aynen kendi işleyişini yerelde de kuruyor. Yani yerelde de vilayetler ve nahiyeler şuralarla seçilecektir. Şuralar seçimle gelecek, şuralarında reislerini seçmeleri kendilerinde olacak” dedi.
Sancar, “Neden yapıyorlar bunu? Oysa o zamanın liderleri, mesela milli mücadelenin lideri Mustafa Kemal Paşa, çok fazla yetkiye ve imkana sahipken, bunları neden paylaşıyor. Çünkü rıza istiyorsanız, çünkü birlik istiyorsanız, çeşitliliği, müzakereyi kabul edeceksiniz. Gerçek rıza ancak herkesin kimliğine eşit saygı herkesin iradesine eşit değer vererek sağlanabilir ve o şartlarda o ağır dönemde işte böyle bir ortak rızaya böyle bir güvene ihtiyaç vardır. Bu güven tepeden dayatmayla sağlanamazdı. Bu rıza zorla baskıyla tehditle ortaya çıkarılamazdı” diye konuştu.
BAHÇELİ YERİNE YALÇIN KONUŞTU
Genel Kurul'da oturuma katılmasına rağmen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli kürsüde bir konuşma gerçekleştirmedi. Bahçeli yerine Genel Başkan Yardımcısı Edip Semih Yalçın, genel kurulda bir konuşma yaptı.
İYİ PARTİ ADINA TÜRKKAN KONUŞTU
İYİ Parti adına Lütfi Türkkan bir konuşma yaptı.
TİP ADINA ERKAN BAŞ KONUŞTU
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş partisi adına bir konuşma gerçekleştirdi. HDP'li Sancar'da olduğu gibi Baş'ın konuşmasında da TV kanalları yayını kesti.