Agos Gazetesi yazarlarından Alin Ozinian'ın kaleminden Kars ve Ermenistan ile ilişkiler. İşte O yazı..
Kars, çeşitli etnik grupları ve mezhepleri barındıran zengin ve renkli bir kültüre sahip gibi gözükse de, Türkiye’nin aşamadığı kimlik bunalımının en açık seçik görüldüğü yerlerden biri. Kentin toplumsal yapısı çeşitli etnik grupların kültürel gelenekleriyle harmanlanmış ama bu renklerden bazıları ne yazık ki baskın olanlar kadar kendini gösteremiyor.
Kars’ın nüfusunu Terekemeler, Yerliler, Azeriler, Türkmenler ve Kürtler oluşturmakta. Müslümanların bir kısmı Şii ve bir kısmı Sünni. Azerilerin büyük bir bölümü şehirde yaşayan Türkmenlerle birlikte kentin Şii (Caferi) nüfusunu oluşturmakta.
Kars özellikle 1980’lerden sonra oldukça büyük göç vermiş. Şu anda kentte ticaretle uğraşanlar kendilerinin Kars’ta kalacak son nesil olduklarını söylüyorlar, onlara göre çocukları da günü geldiğinde gidecek. Konuştuğunuz hemen herkes Ermenistan sınırının açılması gerektiğini söylerken çok samimi, ama nedense sınırın açılmasını kendi ekonomik kurtuluşlarıyla ilişkilendirmekten kaçınıyorlar. İşsizlikten son derece şikâyetçi ve umutsuz bir üretici bile, Ermenistan sınırı açılırsa siz de yaralanırsınız dediğinizde “Karslılar zengindir, bizim tüm Erivan’ı satın alacak kudretimiz var” gibi bir çıkış yapabiliyor. Bunun yanında, 20 yıl önce Ermenistan’dan gelen trenden inen Ermenilerin çarşıya pazara getirdikleri bereketi özlemle ananların sayısı daha fazla.
Kentte 2004’ten bu yana Azerbaycan Başkonsolosluğu faaliyet gösteriyor. Türkiye’nin 16 ili bu konsolosluğun faaliyet alanı içindeyken, bu en doğudaki ilde konsolosluğun ne işi var diye düşünebiliyor insan, ama Kars’a birkaç kez gidip kültürel ve bölgesel projelerde bulunduğunuzda, bunun çok işlek bir müdahale mekanizması olduğunu kavrayabiliyorsunuz. Konsolosluk Ermenistan sınırının açılmasına yönelik inisiyatif ve faaliyetleri yakından takip etmek ve gerektiğinde müdahale edip ortamı germek gibi bir misyona sahip.
Kars’ta herkesin sesine kulak vermeye çalıştık. Kentin kötüye giden ekonomik durumunu, Ermenistan sınırının kapalı olmasının buna etkisini, Ermenistan ile ilişkilere bakış açılarını ve son dönemde gündemin değişmez maddesi olan “Ucube” heykeli konuştuk.
ALİ İHSAN ALINAK
Sınır Türkiye’nin kendisiyle yüzleşme sorunudur
Ali İhsan Alınak 1967 Digor doğumlu, 20 yıldır Kars’ta yaşıyor. Uzun bir süre Mimarlar Odası Başkanlığı yapmış, şu anda Politikars internet portalını yönetmekte.
• Mesleğiniz mimarlık. Bir internet gazetesi kurmak nereden aklınıza geldi?
Yazabilmek, fikir beyan etmekle ilgili bir arayışım vardı, kendimi nasıl ifade ederim diye düşünüyordum. Meslek olarak tasarlayan biriyim zaten, Kars Spor için internet sitesi oluşturmayı başarabilmiştim, o zaman bizim bir gazete yapabiliriz diye düşündüm, yazılarım başka yerlerde yayınlanıyordu, neden olmasın dedim. Beş kişilik bir grubumuz var, altından kalkabildiğimizi düşünüyorum.
• Gazeteniz bir ihtiyaçtan mı doğdu, diğer gazetelerden neden farklı?
Temel sloganımız, Türkiye’de Demokrasi, Kafkasya’da barış. Yayıncılık ilkemiz, dilimiz özgündür, Türkiye’nin iç ve dış sorunlarına farklı bakarız, tavrımızı dilimiz belirler, herkesin ak dediğine biz ak demek zorunda değiliz.
Farkımız şu, birilerinin terörist dediğine beş yıllık yayın hayatımız boyunca biz terörist demedik. Kalıplaşmış söylemlerin dışına çıkmayı başardık. Kürtçe yayın yapmıyoruz, alt yapımız dil anlamında yeterli değil. Kürt siyasetini ve mücadelesini yakından takip ediyoruz ama Kürtçe editoryal kontrolü sağlayamayacağımızı düşünüyoruz, bu yüzden gazete Türkçe yayınlanıyor.
• Kars nasıl bir şehir?
Kars Türkiye’nin küçük bir prototipi. Türkiye’deki tüm çelişkileri kendi içinde barındıran enteresan bir kent. Kars aynı zamanda Türkiye’nin belki de diasporası en büyük olan kenti, dışarıda çok Karslı var.
• Neden terk ettiler Karslılar burayı? Göç ne zaman başladı?
1970’lerde büyük bir dalga başladı. Bu süreçte hem politik hem ekonomik sıkıntılar vardı. Politikten kastım, bir kısım insanın kendini şehirde rahatsız hissedip gitmek istemesi. 1980’lerden sonra kentin ciddi anlamda yalnızlık yaşadığı çok açık. Klasik “50 milyara satılan şehir” söylemi çok doğru olmamakla beraber bir slogan olmuştur. Biz Karslılar hayvancılıkta “ayağa düşmüş-ayağa bırakılmış” ifadesini kullanırız, bu ifade şu demektir- pazara götürüp satamadığınız hayvanı ahıra geri getirdiğinizde o artık “ayak takımı” olmuştur. Kars’ta da ne yazık ki “ayak takımı” şu anda var olmaya çalışıyor, herkes çıkıyor ve Batı’ya gidiyor. Köklü aileler bile bırakıp gittiler. Kars’ta yaygın bir kanı vardır, “10 yılda bir sermaye el değiştirir”, bence Türkiye’de bu böyledir, 10 yıl öncenin zenginini bugün Kars’ta bulamazsınız.
• Kars’ın gittikçe kötüleşen ekonomisinde Ermenistan sınırının kapalı olmasının rolü ne kadardır?
Çoktur. Bir tarafınız kapalı. Hareket-manevra kabiliyetiniz yok. Ticaret bugün insanların dünya coğrafyasında hareketliliğini belirleyen en önemli etken. Kars’ın bir tarafını, Ermenistan sınırını kapatmışsınız ve güvenlik nedeniyle Kars’ı üçe bölüp küçültmüş, Ardahan ve Iğdır denen iki kent yaratmışsınız. İdari olarak Kars’tan kopuş beraberinde ekonomik kopuş da getirmiş. İdari kopuş iç ticari örgütlenmeyi getiriyor. Iğdır Ermenistan’la ticaret yapmazsa bile Nahçivan üzerinden Azerbaycan’la ticareti sürdürebiliyor ve bu Iğdır’ı ihya eden bir ticari potansiyel. Aynı şekilde Ardahan da Gürcistan’la yapıyor. Kapalı olan Kars’ın sınır kapısı ve ekonomiye olan en büyük negatif etki bu…
• Etnik yapısı nasıldır Kars’ın?
Kürt popülasyonunun yüzde kırklara vardığı sır değil. Kürtlerden sonra Terekemeler en büyük ikinci grup. Azeriler yüzde onu ancak oluşturur. Bir de Yerliler var.
Ben kapının açılmayacağını düşünüyorum, çünkü bu kapı Türkiye’nin kendi gerçeğiyle yüzleşmesi sorunudur aslında. Türkiye 1915 yılına dönebilecek bir cesaret gösterebilirse sınır açılır.
• Kapının açılması için öne sürülen Karabağ sorunu yapay bir sorun mudur?
Evet, yapay bir sorundur. Karabağ Ermenilerin toprağıdır. Karabağ iki ülkenin çözümleyebileceği ve Doğu kapısının açılmasıyla ilgisi olmayan bir konudur.
Ben futbol diplomasisi gibi gelgitleri sadece durum idare etme sürecinde yapılan zorunlu hareketler olarak değerlendiriyorum, sorunun çözümüyle bağlantısı olduğunu düşünmüyorum.
Kapının açılması iki taraf için de çok önemli ekonomik açıdan. Doğu kapının açılmasında başka çekinceler de var. Soykırım bunlardan biri, Türkiye ben yapmadım diyor, Diaspora ve Ermenistan da yaptınız diyor. Türkiye’nin bir zaman yayma ve karşındakini yorma siyaseti vardır, yorgun düştüğünüzde de teslim almaya çalışır, şu an olan da budur.
• Iğdır ya da Ardahan uzaktan bakıldığından sınırın açılması ve Ermenistan ile ilişkiler konusunda daha muhafazakâr gözüküyor, bunun sebebi o bölgedeki Azerilerin daha yoğun olması mı?
Iğdır’da Kürtlerle sohbet ederseniz kapı açılsın derler. Ama Azeriler açılmasın derler. Kars’ta geçmiş yıllarda Ermenistan sınırının açılması için imza toplandı. Bu daha önceki belediye başkanı Naif Alibeyoğlu’nun faaliyetleri doğrultusunda gerçekleşti. Olaylara çok farklı ve doğru olmayan temeller üzerinden yaklaşılıyor. Kars’ta da faşist örgütlenmeler var, Kars’ın o demokrat, refleks gösteren sol kimliği yok. Kars’ta şu anda dinamik muhalefet Kürtler, diğerleri ise eski solcu ifadelerini kullanan ama düzenin suyuna akıp giden, hiçbir muhalefet örneği göstermeyen, ancak kısır tepkiler verebilen bir grup… Iğdır’dakiler sınır ticaretine alıştılar, sınırın açılmasını isteyenler var, Erivan’da şirket kurmak isteyenler bile olabilir aralarında. Bugün Kars yöneticiler perspektifinden bakarsanız Iğdır’dan daha ırkçı bir tavır sergiliyor.
• Kars’ta eskiden beri sol harekete Kürtler mi rağbet eder?
Hayır. Kırılma noktası Kürt sorununda durulan tavırdır. Türkiye’de sol hareketlerin güdükleşmesi, Kürtlerin aktif muhalefet ve savaşkan bir ruh haline bürünmesiyle başlar. Kürtler solculuğu Türklerden öğrenmiş ve onların önüne geçmişlerdir. Türkler klasik şoven duygularını atıp Kürtleri kabul edememişlerdir. Türklerin solcuları Ermenileri de sindiremediler içlerine, Lazları da, çünkü tipik bir Türkçü bakış açısı onların solculuklarına da işlemiştir.
Ben köken olarak kendimi Erivanlı hissediyorum, dedelerim Elegez (Alagyaz)’den gelmişler. 1918’de bu tarafa göç etmişler, Bolşevik döneminde bir gecede akrabalarını, eşlerini dostlarını alarak, Aras’ı geçip Iğdır’a geliyorlar. Müslüman Kürt olduklarından dolayı, “Müslümanları örgütleme” istihbarat bilgisi sebebiyle sürülmüşler. Ben kendimi aidiyet olarak Revanlı- Erivanlı hissederim. Bu coğrafyada o anlamda bir Karslılık bilinci yok. Kars’ın yüzde doksanının durumu budur, kökleri başka yerlerdedir. Kars’ın yüzde yetmişi muhacirdir: Azeriler, Terekemeler, Yerliler, Kürtler var. Kürtlerin alt etnik grupları var, çoğunun geliş sebebi Müslümanlık, Türklük değil.
• Son zamanlarda alevlenen “Heykel” konusunda görüşleriniz nelerdir? Heykel neyi sembolize eder?
Savaş yorgunu bir coğrafyada, barışa ve insanlığa sembol olabilecek bir anıt yapma isteğidir bu heykelin yapılma sebebi. Bu heykel herhangi bir Soykırım Anıtına tepki olarak yapılmamıştır. Ona karşıtlığı yoktur, fakat amacı barışı sembolize etmektir. İnsanlık Anıtı 2006 yılında belediyenin fikri üzerine yapılıyor. 2008’de manipüle edilmeye başlıyor, Ermeni heykeli yapmakla suçlanıyor belediye, heykeldeki iki insanın doğu ve batı Ermenilerini çağrıştığı öne sürülüyor. Süreç anıtı nasıl yok ederiz hesabı üzerine kuruluyor. Anıtın inşa edildiği bir kayalık var, bu kayalığın altında Makinalı Tüfek mevzisi var. Önce buranın tabya olduğunu iddia ettiler. 1500’lere giden bir Temur Paşa yaratıldı ve “burası Temur Paşa tabyası” denildi. Tabya ve makineli tüfek mevzisi arasında büyük fark vardır. Tabya olmasını düşündükleri sebebiyle Anıtlar kuruluna başvurup itiraz ettiler MHP’liler. AKP’liler ise çanak tuttular, çünkü Koruma Kurulu’nda onların adamları vardı. İlk başta tescil ettikleri alana için “Biz yanlış karar vermişiz, bunu yıkın” sonucunu çıkardılar…
• Heykel kavgası Ermenistan siyaseti ile mi yoksa CHP – AKP çekişmesi ile mi ilgili?
Bu Türkiye’nin bastırılmış kimlik bunalımı ve Ermenistan siyaseti ile ilgili bir konudur.
• Sizce heykel AKP belediyesi tarafından yapılmış olsa Başbakan ona “Ucube” der miydi?
Hayır, tabii ki demezdi. Ama burada başka bir durum var, şu an yapılmak istenen Ermenilere atfedilen Kars kentinin Türkleştirilmek ve Müslümanlaştırılmak istenmesi. Her toplumun, her kentin dinen önem verdiği şahsiyetleri olur. Şimdi Hasan Harakani denen şahsiyete, biz Kürtler çocukluğumuzdan beri “Khasani Khırkha” deriz. O bizim için özeldir. “Ahmede Xani” gibi bir evliyadır, adaklar adanır, yeminler içilir türbesinde. Bu farklı. Ama bugün Kars’taki Ermenilere ait Havariler kilisesinin yakında mütevazı camisiyle türbesinin bulunduğu alana farklı ve yeni bir misyon yüklenmek istendi. Bu misyonla burası dini bir merkeze dönüştürülmeye çalışılıyor. Kars’ın geçmişinde de kiliseler ve camiler birbirlerine fiziksel anlamda da saygılı bir şekilde yer almışlar ama şimdi vurgulanmak istenen başka, Khasani Khırka’yı biz de sayarız ama şu an onu “Mevlana’dan önce gelmişti, Alpaslan’dan önce vardı” gibi söylemlerle yeni bir Türk şahsiyeti yaratma çabası içindeler. Kars’ın Kafkaslar’a özgü yapısı, önce mimarisiyle yok ederek, tarihi yok edilmeye çalışılmakta. Ruslar “40 yıllık işgal dönemi” denen dönemde yeni bir şehir inşa etmeye çalışıyorlar ve üç kent birbirine çok benzer şekilde inşa ediliyor. Gürcistan’da Akhlkelek, Ermenistan’da Gumri ve Kars. Mimarı anlayışlar çok benzer. Ama şu anda başka bir şey yapılmak isteniyor Kars’ta, bunu görmemiz gerek…
YALÇIN KARAKAYA
Gohar yüzün ona çok benziyor deyince Çarents’in filmini çekmeye karar verdim
Yalçın Karakaya, 1983 Mardin doğumlu, 21 yaşına kadar Mardin’de yaşamış ve daha sonra Kars’a gelip Makine Mühendisliği okumuş. Toplum Gönüllüleri Vakfı’nda gönüllü olarak birçok projede yer almış. Tesadüfen Ermeni Şair Yeğişe Çarents’in Kars’ta yaşadığını öğrenmiş, Ermenistan serüveni de böyle başlamış…
• Çarents’le ilgili film çekmeye nasıl karar verdin?
Ermenistan ile Türkiye arasında “Dialoğa Hareket” adlı bir proje başlatıldı. Projede Türkiye’den ve Ermenistan’dan farklı şehirlerden onar katılımcıyla, senaryo yazılması, çekim ve film gösterimi olarak üç aşamada gerçekleşecek bir projenin son aşamasındayız şu an. Ben Ermenistan ile ilgili bir projede yer almak istiyordum, film biraz bahane oldu. 2007 senesinde Toplum Gönüllüleri Ermenistan’la bir proje yaptı, oradan üniversite öğrencileri Kars’a geldiler ve beraber bir okul yeniledik. Birlikte olduk, atölyeler yaptık, kültür alışverişinde bulunduk, ilgim oradan başladı ve bu film konusuna başladık.
Projenin ilk günü arkadaşlar Ermenistan’dan geldiler. Benim aklımda herhangi bir proje yoktu, Gohar adında bir kız, bana Yeğişe Çarents’i anlattı, evini bulalım dedi. Benim o güne kadar haberim yoktu böyle bir kişiden, ben de merak ettim. Sonra bana senin gözlerin, yüzün ona çok benziyor deyince benim de aklıma Çarents’le ilgili bir film yapma fikri geldi.
Bilgi konusunda çok sıkıntı çektim. İngilizce bir şeyler bulabiliyorum. Türkiye’de, Kars’ta kimse Çarents’i bilmiyor. Sora sora buldum evini. Sonra her gelen Ermeni turistin bu evi görmeye geldiği öğrendim. Üzüldüm, yabancı ülkelerden herkes biliyor, biz Kars’ta yaşadığımız halde bilmiyoruz, hiç sözü edilmiyor. Araştırınca gördüm, Ermenilerin Namık Kemal’i sanki Çarents. Atölyelerde ben ve Gohar bu konu üzerinde çalıştık, ortaklaşa çektik bu filmi. Çok güzel bir süreçti, ben de Ermenistan’a gittim. Amatör bir kısa film çektik. Aslında filmin konusu da bizim yaşadığımızın aynısı. Gohar Kars’a Çarents’in evini bulmaya gelir ve birbirimize âşık oluruz. (Gülüyor) Sevdim ben Ermenistan’ı, birçok şey yaptık, Türk olduğumdan dolayı hiç bir sorun yaşamadım. Bu projelerin daha da fazlalaşması lazım, bu sayede biz yakınlaşıyoruz, bu sayede ben bir Ermeni kızla tanıştım, hoşlandım ondan ve Kars da Çarents’le tanıştı.
ALİCAN ALİBEYOĞLU
1960 Kars doğumlu, iş adamı, yerel Serhat TV kanalının sahibi Alican Alibeyoğlu 30 yıldır eğitim ve medya sektöründe. 15-16 yıldır Ermenistan’a gidip geliyor. Önce turist olarak başladığı bu geziler daha sonra sınırın açılması için Ermenistan’daki STK’lar ile ortak projelere kadar uzanıyor. Belediyenin başlattığı, Ermenistan sınırın açılması için toplanan imza kampanyasına öncülük etmiş, sınırın açılmasının bölgeye yeni bir soluk getireceğinden emin. Şu an sahibi olduğu Serhat TV Vanadzor şehrinden bir kanalla ortak proje yapıyor. İki ülke arasında her türlü ilişkinin durgunlaştığı bu dönemde Alibeyoğlu, sivil toplumun aktif olması gerektiğini belirtiyor.
• Ermenistan ile gerçekleştirdiğiniz ortak projeden bahseder misiniz?
Projenin adı Dialog. Ortağımız Vanadzor’dan Lori TV. Yaklaşık bir yıl önce başlayan bir proje. Temel amaç iki halkın birbirini tanıması ve önyargıların kırılması. Bunun için karşılıklı tanıtıcı video çekimleri yaptık iki bölgeyi de anlatan. Gitmişken 8 bölümlük bir belgesel de çektik. Vanadzor’u Kars’ta tanıttık.
• Belgesel ne değiştirdi?
Şaşkınlık yaşadı çoğu insan. Mimari, dildeki ve mutfaktaki benzerlikler… İlk seyredenlerin tepkisi bu oluyor, “ne kadar bize benziyorlar”. Herkes ortak kelimeler kullandığımızı kavrıyor. Aynı şeylere gülmek ve ağlamak bizim insanımız için çok şey ifade ediyor…
Benim bile bu kadar gidip gelmeme, Ermenistanlı dostlarım olmasına rağmen şaşkınlıklarım oluyor. Örneğin Müslümanlıkta bir cenazenin yedisi, kırkı vardır, meğer aynı şeyler orada da varmış. Ermeniler de aynı şekilde anıyorlar, dilimiz ve dinimiz dışında hemen her şeyimiz aynı. Ben bu kanaate vardım gidip gelince.
• Sınır açılması neyi değiştirecek?
Kars’ın gelişimi için sınır çok önemli, her sektör daha gelişir ama bana göre öncelik turizmdedir. Diasporadaki 7-8 milyon Ermeni’nin sınır açıldığında gelip Kars’ı, Ani harabelerini görmeyi isteyecekleri düşünüldüğünde bu Kars için çok önemli bir gelir sağlamış olur. Şu anda da var gelen turistler ama o zaman yüzde bin artar…
Bana göre Ermeniler için üç kutsal yer var, Ermenistan’daki Eçmiadzin Katedrali, Van Akhtamar adasındaki Surp Haç Kilisesi ve Kars’taki Ani harabeleri. Bu anlamda birini görmüşken diğerini de aynı zaman diliminde görmek isteyecekleridir.
• Neye bağlıdır sınırın açılması?
Karabağ’dır asıl sorun. Türkiye’nin Azerbaycan’la olan ekonomik ve kültürel ilişkileri buna etkendir. Protokollerin imzalanmasıyla bir şeylerin değişeceğine inanmıştık ama bir seçim süreci var önümüzde, seçimden sonra Türk tarafında yumuşamaların olacağına inanıyorum. Aslında daha sonra da Ermenistan’da seçimler başlıyor, herkes kendi kamuoyundan çekiniyor, oy kaybından korkuyor.
• Türk Hükümeti sınırın açılması hakkında karar verirken, sizce Kars’a ne kadar kulak verir?
Ben Kars’ın önemsendiğini düşünmüyorum. Türkiye’nin maddi ve manevi çıkarları düşünülüyor. Çok zengin ve asil bir insanin, fakirleşip gözden ve gönülden düşmesine benzetiyorum şu anda Kars’ın durumunu. Seçilen milletvekilleri Kars için hiçbir şey yapmadılar. Artık Kars halkının kendini ifade etmesini öğrenmesi gerek, sınırın açılması için mücadele vermesi gerekiyor. Bu iş için önce STK’lar ile başlanabilinir ve dünya kamuoyunun dikkati buraya çekilebilir. Daha sonraki süreç içinde barış ve iyi ilişkiler tesis edilebilir diye düşünüyorum. Bu süreci atlatırsak, sınırın açılmasından sonra neden daha önce yapmadık diye üzüleceğiz…
VEDAT AKÇAYÖZ / YILDIRIM ÖZTÜRKKAN
Eston bebek var Ermeni bebek yok
Vedat Akçayöz, Kars Kültür ve Sanat Derneği’nin ve aynı zamanda Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin başkanlığını yürütüyor. Tüm etnik gruplarının Kars’ın renklerini oluşturduğunu söylüyor. Buna rağmen, Agos gazetesiyle konuştuğunu bildiği halde, “Sizler, sizin oralar, sizin hükümet” gibi sözleri Ermenistan’a atıfta bulunarak söylemesi beni çok şaşırtmasa bile, Kars gibi köklü bir Ermeni mirasının bulunduğu, Ermeni olduğunuzu duyduklarında gelip “Abla, harita var mı? Sizinkiler gömmüş gitmişlerdir” denilen şehirde bile “biz” olarak algılanmamak üzüyor insanı.
Akçayöz kendisi çok “dostluk ve diyalog” yanlısı olduğundan, benim Kars hakkında gerçekçi bir yorum yapabilmem için, “daha farklı” düşünen arkadaşı Yıldırım Öztürkkan’ı da çağırıyor ve böylece sohbetimiz başlıyor.
• Bize Kars’ın kültürünü yaşatmayı hedeflediğiniz projeniz hakkında bilgi verir misiniz?
Asıl amacımız Kars’ta doğan insanların Kars’ta yaşayıp, çalışıp doymalarını sağlamak. Bu nedenle Kars’ta ekonomiyi canlı tutacak projeler yapmanın doğru olacağını düşünüyoruz. Kafkasya’daki birbirlerine karışmış kültürlerin kendi iç bünyelerinde nasıl birbirlerinden alıntılar yaptıklarını ve kültürel aktarımlarını görebiliyoruz. Bunu halıcılıkta görüyoruz, Ermeni motifleri oldukça yaygın, haçlar, Azeri desenleri görüyoruz. Kıyafetlerde birbirlerinin izlerini görüyoruz, Gürcü kıyafetinde Ahıskalı Türk’ten bir iz buluyoruz. Yemeklerde, şarkılarda, sarı gelin türkülerinde görüyoruz, kısa burası kültürlerin bileşkesidir.
• Etnik kıyafetli bir de bebek projeniz var, onu anlatır mısınız?
Bizim için önemli olan yok olmaya yüz tutmuş bu çok kültürlü sanatı gelecek kuşaklara aktarmak. Bebek projesi de bu projelerin bence en önemlisi. Projenin mahiyeti Kars’taki mağdur durumda bulunan 15 kadının, bu bebekleri üreterek bölgede kendi mutfak ekonomisine katkıda bulunmasını sağlarken, bölgede unutulmuş halk giysilerini hatırlatması. Bebekler bu giysileri ve o etnik grubu temsil etmekteler. Eskiden ayrımcılık vardı, biz çok kültürlülüğü vurgulamak istiyoruz bu projede.
Fotoğraf makinemizi alıp köylere gidiyoruz. Orada saklanmış eski kıyafetleri bulup fotoğraflıyoruz, kadınların çeyiz sandıklarını açıyoruz. Örneğin Kürt köylerine gidiyoruz, yaşlı Kürt kadınlarından gençlik kıyafetlerini istiyoruz, kendi torunlarına giydirip fotoğraflarını çekiyor, daha sonra bunu bebek haline getiriyoruz, bebeklere aynı kıyafetleri diktirip giydiriyoruz. Bir Terekeme’nin kafasındaki kofik ile bir Yerli’nin ve Kürt’ün kafasındaki kofikin aynı olduğunu görüyoruz, kültürlerin nasıl içi içe girdiğini anlıyoruz.
• Hangi etnik grupların bebeklerini yapmayı planlıyorsunuz?
Azeri, Kürt, Yerli, Terekeme, Malakan ve Eston bebekler yapıyoruz. Almanların da 1902 yılındaki, bu bölgede yaşarlarken fotoğraflarını bulduk, onların da bebeklerini yapacağız.
• Neden Ermeni ya da Rus bebek yapmıyorsunuz? Onlar bu bölgede yaşamadılar mı?
Bulduk o tip fotoğraflar da, ama o belki ileriki aşamada olabilir. Onu daha çok şöyle düşünüyorum, biz kendi bebeklerimizi Kars’ta üretelim, Ermeniler de kendi bebeklerini Ermenistan’da ya da Ruslar Rusya’da ve Kafkasya’daki tüm bebekleri bir araya getiren bir festival yapılabilir.
• Neden Kars’ın kültürlerini yaşatmaya çalıştığınız projede Ermeni bebeklere yer vermek istemiyorsunuz?
Bir de biblo projesi var, o projede Ermenilere yer vermeyi düşünüyoruz. Burası bir sınır şehri, kültür alışverişi var ama beyinlerdeki bazı önyargıları törpüleyebilmek için biz önce Malakan bebek üzerinden gittik, çünkü Malakan çok saf barışı simgeliyor…
• Ermeni bebek kötü bir şey mi simgeliyor?
Projenin ilk aşamasında olmazdı Ermeni bebek. Sınır şehirlerinin hassas noktaları var… Ayrıca şu anda yaşayan Ermeniler yok Kars’ta.
• Eston ve Alman bebekler yapmışsınız. Eston ya da Alman cemaati mi var Kars’ta?
Evet, bir aile var Eston, Almanlardan da kalan evler var.
• Tartışılan heykelin inşa amacı neydi sizce? Ermenistan’a bir mesaj mı verilecekti?
Kafkas’ta barış sinyali vermekti. Anlaşmazlıklar sadece Ermenistan ve Türkiye arasında yok, Gürcistan’da da, Rusya’da da var. Ama bölgedeki tüm heykeller düşmanlık simgeliyor. Sizin Erivan’da da var, Iğdır’da da var düşmanlık anıtları. Bu heykel onlara cevaptı biraz da, birbirini nötralize etmek içindi.
• Erivan’daki hangi Anıt sözünü ettiğiniz? Benim bildiğim kadarı ile savaşı yücelten bir anıt yok Erivan’da?
Soykırım anıtınız var, Iğdır’da da var benzeri, bu anıt onlara tepkidir, bir anıt savaş çağrıştırmamalı, bizim heykelimiz savaş çağrıştırmıyordu… Bu heykelin yıkılmaması gerekir. Partiler arasında siyasi bir çekişme bu heykel durumu. MHP, AKP ve CHP hesaplaşması.
• Yıldırım Bey siz sınırın açılaması konusunda ne düşünüyorsunuz?
İki taraf da eteğindeki taşı dökecek artık. Olmuştur olmamıştır, artık 90 yıl geçmiştir bu işler bitmiştir, bu meseleler çözülmez. İki taraf da niyetli değil zaten. Ermeniler öldürdünüz diyorlar ben de diyorum ki öldürmedim, asıl sen öldürdün, bunun ortası bulunmaz… En son Türk tarafı her şeyi unutalım dedi, ama Azerbaycan’dan çık dedi, Karabağ sorunu çözülmeden bu sınır açılmayacaktır dedi, şahısların lafı olmaz burada biz vatandaşız, devlet ne derse o olur.
• Peki, Ermenistan soykırımdan vazgeçmese ve Türkiye sınırını yine de açsa siz milliyetçi bir Karslı olarak tepki, göstermez misiniz?
Ben rahatsız olurum. Ben I. Dünya Harbinde Ermeni çeteciler tarafından katledilmiş Gaziler Derneğinin başkanlığını yaptım uzun süreler. Ben her şeyi iyi bilirim, artık bıraktım ama o dönem Kars’ta 82 bölgede katledilen aileleri inceledim, hepsinin listeleri var bende. Ama devlet açarsa niye açtın demem, hakkım yok çünkü… Sınırın kapalı olmasının faydası yok tabii ki, açık olsa gitsek, yiyip içsek, eğlensek çok güzel olur.
• Ermeniler tarafından katledilenlerin listelerinden bahsettiniz. İçiniz rahat edecek mi Ermenilerle yiyip içerken?
O benim vicdani rahatsızlığım olur ama kin tutmam. Geçmiş gitmiş, 90 yıl geçmiş, dedem anlattı bana Ermenilerin yaptıklarını ama giderim… Globalleşen dünyada tutulmaz artık kin. Eski olaylar bize bir şey vermez. Şu anda da gelip giden Ermeniler var, rahatsız olmaz Kars halkı. İsmini söylemezse anlamayız bile, çok benziyorlar bize… Bizim içimizde de var Ermeniler, kimse ilgilenmez onların ne olduklarıyla, kendileri de demezler, gül gibi yaşayıp gideriz…
VA: Tabii ki sınırlar açılsın ama hakkaniyet çok önemli, milletin göz ardı ettiği şeyler var, burada Azeri bir nüfus var, akrabaları Azerbaycan’da ya da Karabağ’da olan. Benim asıl korkum Karabağ sorunu çözülmeden sınırın açılması, o zaman kötü şeyler de olabilir. Benim atalarım Gümrü’den gelmiş, atalarım katledilmiş, bu tip hikayeler Ermenilerde de var tabii. Benim alındığım taraf şu, Azerbaycan’ın toprakları söylenmiyor hiç, ama kapı açılsın deniyor, burada çifte standart var, kapı öyle açılmaz…
Sınır kapatılırken dikkat edin, buradaki Ermenileri dövüp gönderdiler, 1991 yılında ticaret için gelip gidiyorlardı, o dönem kapı kapanmazsa çok kötü şeyler olacaktı… Sorun çözülmeden, rayonlarda istila devam ederse Kars’tan geçen Ermenin can güvenliği olmaz. Buradaki Azeriler tepki gösterirler, çeteler oluşturmuştular o dönem… Kapı kapalıyken tepki göstermiyorlar, kapı kapalı adalet var, o yüzden şu anda Ermeniler rahat gidip gelebiliyorlar. Karabağ sorunu sadece rayonlardır bence, rayonlardan çıktıklarında iş biter, ama bu sorunun çözümü Rusya ve Amerika’nın elinde, pek bizim değil.
• Adaletten bahsettiniz, sınır açılmadan önce sağlanmalı dediniz. Adalet sadece Azeriler için mi olacak, Kars’ta Ermeniler tarafından katledilen ve Yıldırım Bey’in listesini tuttuğu Türkler ya da 1915’te benim listesini tutmadığım katledilen Ermenilerin adaleti?
O işe girerseniz çıkamazsınız. Yumurta tavuk meselesi, o unutulmuş bir konu ama Azerbaycan topraklarının yüzde yirmisi Ermenistan işgali altında.
Alin Ozinian