Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, katledilişinin 16'ıncı yılında anıldı.
Şişli Halaskargazi Caddesi Sebat Apartmanı önünde saat 15.00'de başlayan Hrant Dink anması için Dink'in arkadaşları ve sevenleri bir araya geldi. "Faşizme inat kardeşimsin Hrant" sloganı atan yüzlerce insan elinde "Hrant için adalet için" dövizleri taşıdı.
DİNK'İN MİRASI HAYATLARA DOKUNMAYA DEVAM EDİYOR
Anma öncesinde 14. Uluslararası Hrant Dink ödülünü alan insan hakları aktivisti Shaharzad Akbar'ın mesajı okundu.
Feride Eralp okuduğu mesajında Akbar, "Hrant Dink dünyanın her yerinden aktivistlere ilham kaynağı oluyor. Onun mirası, hayatlara dokunmaya ve adalet mücadelesini güçlendirmeye devam ediyor" dedi.
Afganistan ve İran'daki kadınların mücadelesine dikkat çekmek istediğini söyleyen Akbar'ın konuşması şöyle aktarıldı: "Ülkem Afganistan'da kadınlar canlı canlı mezara koyulduklarını hissediyorlar. Kadınlar çalışma, eğitim, serbest dolaşım haklarını, parklara ve spor salonlarına gitme haklarını ve son olarak da yardım örgütlerinde çalışma haklarını kaybettiler"
Akbar'ın konuşmasından sonra anma başladı. Bu yılki anma konuşmasını yönetmen Emin Alper yaptı.
'DOSTUMUZUN YARASINDAN HALA KAN SIZIYOR'
Alper, Dink için adaletin tam manasıyla tecelli etmediğini söyleyerek şöyle konuştu: "Yine içimiz buruk, adaletin tam manasıyla tecelli etmediğine inanarak ve o katilleri yaratan karanlığın hiç dağılmadığını, belki de daha da koyulaştığını bilerek, yine burada, onun gövdesinin ebedi olarak sessizce uzanıp kaldığı kaldırımda toplandık.
Hrant Dink'in katledilişinin üzerinden tam 16 yıl geçti. Osmanbey kaldırımında yatan dostumuzun yarasından hala kan sızıyor. İçe doğru birbirine dönmüş iki ayağının arasından incecik akan kan kendisine bir yol arıyor. Adalet arayışına duvar olmuş mahkeme kapılarının altından, nefret ve hınç dolu kışkırtıcıların akşamları huzur içinde döndükleri evlerinin önünden Kamp Armen'in yıkıntıları arasından doğduğu Malatya'ya Anadolu topraklarında kendine bir yol arıyor.
Bu incecik sızıntı kendi yolunu bulacak ama önce Hrant'ın kanı, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının bindirildikleri takadan, Sabahattin Ali'nin kırık gözlük camından, Musa Anter'in ak saçlarından, 1915'te Anadolu'nun her karış toprağından, 38'de Dersim dağlarından, 55'te İstanbul'un kırık vitrin camlarından, Maraş'tan ve Sivas'tan sızan kanla buluşacak.
BU HİKAYE'Yİ DEĞİŞTİRMEK ZORUNDAYIZ'
"Birlikte, dayanışarak, nefreti bu toprakların dibine gömmek imkansız değil" diyen Alper, konuşmasını şöyle sürdürdü: "İnsanlığın hikâyesini değiştirebiliriz ve değiştirmek zorundayız. Eğer adalet arıyorsak, Hrant’ı öldürenlerin, sadece tetikçilerin değil azmettiricilerin, sadece azmettiricilerin değil, kışkırtıcıların, hedef gösterenlerin, düşmanlık ve nefret aşılayanların cezalandırılmasını istiyorsak; yalnız Hrant’ın değil bu topraklarda katledilmiş binlerce masumun kanı hala aramızda dolaşıyorsa bu hikâyeyi değiştirmek zorundayız. Bu hikâyeyi yeniden yazmak için bir araya gelmek, çoğunluğun ve iktidarın şiddetine karşı omuz omuza, dayanışma içinde yan yana durmak zorundayız. Çünkü dayanışma içindeki insan savunmasız değildir. Kocası ya da sevgilisi tarafından hunharca öldürülen kadın yalnız değilse, lince uğrayan Kürt ya da Suriyeli, katledilen Ermeni, ayrımcılığa maruz kalan Roman, istediği hayatı istediği gibi yaşama hakkı elinden alınan LGBTİ bireyler yalnız değilse o zaman savunmasız da değiliz. Birimize ve hepimize yönelecek şiddetin hesabını sormaya hazırız.
İnsanlığın hikâyesi değişmek zorunda ve onu biz değiştireceğiz. Önce dayanışarak ve yan yana durarak sonra da çoğunluğa seslenerek. Ona 'sen bizsiz değil bizimle birlikte mutlusun' diyerek. Biz sana nefret duyan ötekin değil seni çoğaltan zenginliğiz. Nefretin sadece bizi değil seni de bitiriyor. Güçlünün zayıfı ezdiği, insan onurunun ayaklar altına alındığı, sömürü ve ayrımcılığa dayalı bu sistemi biz kurmadık ama onu hep birlikte alaşağı edebiliriz. Karşında düşman değil dost var. Her sabah uyandığında karşında kardeşini göreceksin. Sırtını ona yaslayacak ve acıdan, kandan, sömürüden beslenen muktedirlere, kendi çarkları dönsün diye düşmanlaştıranlara, koltuklarını korumak için masum insanları birbirlerine karşı kışkırtanlara 'dur' diyeceksin. Birlikte yaşamak, nefreti bu toprakların dibine gömmek imkansız değil."
HRANT DİNK DAVASI
14 yıl süren Hrant Dink cinayeti davasında 37 kişinin beraat etti. Mahkeme heyeti; Yasin Hayal'i, "Silahlı suç örgütü kurmak ve yönetmek" suçundan 7,5 yıl, Ogün Samast'ı "Silahlı örgüt üyesi olmak" suçundan 2,5 yıl hapis cezasına çarptırdı.
Zeynel Abidin Yavuz, "Hrant Dink'in Yasin Hayal'in azmettirmesi sonucu Ogün Samast tarafından öldürülmesine yardım" suçundan 12,5 yıl "Silahlı örgüt üyesi olmak" suçundan 1,5 yıl olmak üzere toplam 14 yıl 22 gün hapis cezasına mahkum edildi.
Tuncay Uzundal, "Hrant Dink'in Yasin Hayal'in azmettirmesi sonucu Ogün Samast tarafından öldürülmesine yardım" suçundan 15 yıl "Silahlı örgüt üyesi olmak" suçundan ise 1 yıl 10 ay 15 gün olmak üzere toplam 16 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı.
"Büyük abi" denilen Erhan Tuncel, Trabzon'daki McDonld's'a bombalı saldırı olayında tasarlayarak bomba kullanmak suretiyle altı kişiye yönelik, "Kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 78 yıl, Hrant Dink'in Yasin Hayal'in azmettirmesi sonucu Ogün Samast tarafından öldürülmesine yardım suçundan 18 yıl, "Mala zarar verme" ve "Silahlı örgüt üyesi olmak suçlarından 3,5 yıl olmak üzere toplam 99,5 yıl hapis cezasına çarptırılarak tutuklandı.
Tetikçi Ogün Samast, "Tasarlayarak öldürmek" suçundan daha önce 22 yıl hapis cezasına, Yasin Hayal ise azmettirme suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu cezalar, Yargıtayca onanmıştı.
Kamu personellerin yargılanmasında ise Eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ağırlaştırılmış müebbet hapis aldı. Gazeteci Ercan Gün'e ise 10 yıl hapis cezası verildi.
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, dönemin Trabzon Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve Eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun hiçbir ceza almadı.
Çıkan karar kamuoyunu tatmin etmedi. Kararın 'eksik ve hatalı' olduğuna dikkat çeken Dink Ailesi avukatları, “Hrant Dink cinayetini tam olarak açığa çıkarmayan, cinayette sorumluluğu olan birçok kişini beraatı ile sonuçlanan ve sorumlular hakkında hüküm kurmayan bu karar da bozulacaktır” dedi.