Açlık grevlerinin 113. gününde olan eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tahliyesi yönünde karar alınması için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru yapıldı.
Gülmen ve Özakça’nın serbest bırakılması için 22 Haziran’da Anayasa Mahkemesi’ne yapılan tedbir talepli başvuru dün reddedildi. Avukatları, Anayasa Mahkemesi’nden cevabın gecikmesi üzerine, başvuru sonuçlanmadan AİHM’e de başvurmuştu.
Başvuru dilekçesinde, “gözaltı ve tutukluluğun kanuna uygunluğunun kısa bir süre içerisinde çözüme kavuşturulması zorunluluğu” hatırlatıldı.
Başvuruda, “tutuklamanın asıl olarak ‘açlık grevi eyleminin sonlandırılması’ amacına yönelik olduğu” belirtildi.
“Onarılamayacak zarar ortaya çıkabilir”
AİHM’e yapılan tedbir talepli başvuruda, 23 Mayıs'tan beri Sincan Hapishanesi’nde tutuklu olan iki eğitimcinin, “tıbbi raporlarının ve sağlık kurumlarının görüşlerinin gösterdiği gibi kalıcı sakatlık ve ölüm tehlikesi altında oldukları” ifade edildi:
“‘Onarılamayacak bir zarar’ ortaya çıkması tehlikesi mevcuttur.
“Bu olası zararın, tutukluluk koşulları ile kaçınılmaz hale geldiği, ekte sunduğumuz uzman raporları ile de, tarih içerisinde yaşanmış başka örneklerle de sabittir.
“Tutukluluk halleri tedbiren sonlandırılarak başvurucu derhal salıverilmeli.”
“Tutuklu olmaları, ömürlerini kısaltıyor”
AİHM başvurusunda, hapishane koşullarının sağlıkları üzerinde olumsuz etki yaptığı anlatıldı:
“Başvurucunun tutuklandıktan sonra sağlık durumunun kötüleşmesi, cezaevi şartlarından ileri geliyor.
“Uzman sağlık raporlarında da belirtildiği üzere, başvurucunun - ortada hiçbir hukuki neden yokken - tutuklu olması, ömrünü kısaltıyor.
“Bu şartlar altında başvurucu hayatını kaybederse bu ölüm tutukluluktan ileri gelecektir ve doğrudan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesinin ihlali anlamını taşıyacak.”
Özakça 27 kilo kaybetti, üst solunum yolu enfeksiyonu geçirdi |
AİHM’e 27 Haziran’da yapılan başvuruda, Özakça ve Gülmen’in sağlık durumları da anlatıldı: “Semih Özakça açlık grevi süresince 24 kilo kaybetti. Tansiyon ve nabızda düşme, baş ağrısı, midede yanma, kas ağrıları, yürümede güçlük, ağız içi yarası, ışığa ve sese hassasiyet, yaşadığı sağlık sorunlarından bazıları. “Ankara Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonunca hazırlanan 14 Haziran tarihli raporda şu ifadeler yer aldı: Özakça'nın açlık grevi öncesinde bilinen bir kronik hastalığı yoktu. Açlık grevi boyunca alması gereken su, tuz, şeker ve tiamin miktarlarını eksiksiz aldı. Kolay yorulma, baş ağrısı, unutkanlık, düşüncelerini toparlayamama gibi şikayetler 40. günden sonra daha çok kendini gösterdi. 65. günde üst solunum yolu enfeksiyonu geçirdi. Gözaltına alındığı güne kadar ve sonrasında bu şikâyetleri devam etti. “Aynı raporda, açlık grevinin 98 günündeki tespitler de yer aldı: Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumlarındaki risk gün geçtikçe artıyor. Bu duruma bir de cezaevi koşulları eklenince bu riskin daha çok arttığını söyleyebiliriz.” |
Gülmen 12 kilo verdi, yürüme zorluğu başladı |
Gülmen’le ilgili sağlık raporu da başvuruda yer aldı: “Nuriye Gülmen açlık grevinin 110. günündeyken 12 kilo kaybetti. Tansiyon ve nabızda düşme, baş ağrısı, midede yanma, kas ağrıları, yürümede güçlük, ağız içi yarası, ışığa ve sese hassasiyet yaşıyor. “Gülmen’in açlık grevi öncesinde bilinen Demir Eksikliği Anemisi ve Gastroözafageal Reflu hastalığı vardı. Açlık grevi sürecinde bu hastalıkların tedavisi yarım kaldı. Açlık grevinin 30. günlerinden sonra gastrointestinal [sindirim] sisteme ait sorunları daha çok arttı, sık sık mide ağrısı, ishal şikayeti oldu. “40. günden sonra ise protein yıkımının artması sonucu kas protein yıkımına bağlı myopati [kas hastalıkları] gözlemlendi. 60. günde bağışıklık sisteminin zayıflaması sonrasında yaşadığı gribal enfeksiyon, kas-iskelet sistemi ile ilgili sorunlarının daha çok artmasına neden oldu, yürüme güçlüğü baş gösterdi. “Gülmen sağlığı için kritik bir dönemde gözaltına alınıp tutuklandı.” |
“Özel banyo tuvalet kullanmaları gerekir, nevresim her gün değişmeli”
“Tutukluluk öncesi doktorları olan Dr. Benan Koyuncu’nun şu açıklaması da başvuruda yer aldı: Nuriye’nin söylediğine göre kaldıkları yer soğuk, soğuk ortamda enerji yakımı hızlanır. Enfeksiyon riskine karşı kişiye özel banyo ve tuvalet kullanmaları gerekir ama bunun uygulandığını sanmıyoruz.
“Bağışıklık sistemleri çöktü. Günlük nevresim değişikliği olmalı, bu da yapılmıyor. Semih cezaevine girmeden ağzında oluşan yaralar muhtemelen enfeksiyon arttığından iyileşmiyor.
“Dışarda düzenli sağlık kontrolleri yapılıyor ve uygun şekilde şeker, limon tüketimleri ayarlanıyordu. Bitki çayı alıyorlardı. İçeride buna da ulaşamıyorlar.”
“Kalp yetmezliği başladı, hapishane yaşam süresini kısaltıyor”
“ATO Başkanı Dr. Vedat Bulut da açlık grevinde 100. gün itibarıyla durumun hayli kritik olduğunu söylemişti:
“Özellikle Nuriye’nin durumu daha ağır. Şu anda kalp yetmezlik bulguları var, yataktan kalkamıyor. Semih’in solunum yolu enfeksiyonu vardı, nörolojik bulgular başlamış durumda. Kalp yetmezliği başlamış durumda.
“Hastane enfeksiyonu ne kadar tehlikeliyse hapishane enfeksiyonu da o kadar tehlikelidir. Hapishanede bulunmaları, tutuklu olmaları yaşam süresini kısaltıcı bir etki yapıyor.”
"Hapishanede uzman sağlık hizmeti verilemiyor" |
“Türk Tabipleri Birliği (TTB) İnsan Hakları Kurulu raporunda da ‘kapatılmanın kendisinin sağlık açısından ciddi bir risk olduğu, hapishanelerin, kalabalık ortam, hijyen koşullarının kötülüğü ve cezaevi nüfusunun sağlık düzeylerinin kötü olması nedeniyle enfeksiyonlara uygun bir zemin hazırladığı’ bilgisi yer aldı. “Cezaevlerinde birinci basamak düzeyinde sağlık hizmeti sunuluyor, uzmanlık düzeyinde bir sağlık hizmeti verilemiyor. “Raporlarda da görüldüğü üzere, tamamıyla keyfi olan tutuklamanın, Gülmen ve Özakça’nın yaşam süresini kısalttığı, yaşam kalitesini düşürdüğü ve insanlık onuruna aykırı hale getirdiği açıkça anlaşılıyor. “TTB raporunda, ‘mevcut sağlık durumu nedeniyle tahliye edilmeleri ve sağlık değerlendirmelerinin uzman hekimlerce yapılması gerektiğini düşünüyoruz’ değerlendirmesi yer alıyor.” |