'FETÖ' medya yapılanmasına ilişkin, 26'sı tutuklu 29 sanığın yargılandığı davada mahkeme gazeteci Murat Aksoy ve şarkıcı Atilla Taş'ın da olduğu tutuklu 21 kişinin tahliyesine karar verdi.
Tahliyesine karar verilen isimler, Abdullah Kılıç, Ahmet Memiş, Ali Akkuş, Atilla Taş, Bayram Kaya, Bünyamin Köseli, Cemal Azmi Kalyoncu, Cihan Acar, Cuma Ulus, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Habip Güler, Halil ibrahim Balta, Hanım Büşra Erdal, Hüseyin Aydın, Muhammet Sait Kuloğlu, Murat Aksoy, Mustafa Erkan Acar, Oğuz Usluer, Seyid Kılıç, Yakup Çetin, Yetkin Yıldız oldu.
Doğan Haber Ajansı'nın (DHA) haberine göre, İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesindeki beşinci duruşmaya, Ünal Tanık, Ufuk Şanlı, Atilla Taş, Gökçe Fırat Çulhaoğlu'nun da aralarında bulunduğu tutuklu 25 sanık, 2 tutuksuz sanık ile avukatları katıldı. Duruşmada sanık ve avukatların talepleri alındı.
Cumhuriyet savcısı, suç vasfının değişme ihtimalinin bulunması, tutukluluğun tedbir mahiyetinde bulunması ve tutuklu kaldıkları süre dikkate alınarak tutuklu sanıklar Atilla Taş, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Yakup Çetin, Yetkin Yıldız, Seyit Kılıç, Mustafa Erkan Acar, Hüseyin Aydın, Abdullah Kılıç, Ali Akkuş, Bünyamin Köseli, Cihan Acar, Oğuz Usluer ve Murat Aksoy'un haklarında yurt dışına çıkış yasağı konularak tahliyelerine, diğer tutuklu 13 sanığın ise mevcut durumlarının devamına karar verilmesini talep etti. Mahkeme aralarında Atilla Taş'ın da olduğu 21 kişinin tahliyesine karar verdi.
Şarkıcı Atilla Taş, 'FETÖ'nün medya yapılanması soruşturması kapsamında 200 günü aşkın zamandır tutuklu bulunuyor. Taş ilk kez Pazartesi günü mahkemeye çıktı.
Savcının talebini açıklamasının ardından söz alan tutuklu sanık Atilla Taş mahkeme heyetine hitaben "Ne olur bizi yalnız bırakmayın. Sizi seviyoruz" dedi.
Duruşma sanık ve avukatlarının taleplerinin alınmasıyla devam ediyor.
İddianameden
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Murat Çağlak tarafından hazırlanan iddianamede, örgütün sosyal medyadaki propaganda aracı olan “fuatavni” adlı hesabının kurucusu olduğu tespit edilen ve firari olduğu gerekçesiyle hakkında yakalama kararı çıkarılan sanık Said Sefa hakkında “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, “silahlı terör örgütü yönetmek” suçundan da 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
İddianamede, sanıklar kapatılan Meydan gazetesinin yazarı Atilla Taş, yine kapatılan “Rotahaber” sitesinin sahibi Ünal Tanık ile gazeteciler Abdullah Kılıç, Ahmet Memiş, Ali Akkuş, Bayram Kaya, Bülent Ceyhan, Bünyamin Köseli, Cemal Azmi Kalyoncu, Cihan Acar, Cuma Ulus, Davut Aydın, Emre Soncan, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Habib Güler, Halil İbrahim Balta, Hanım Büşra Erdal, Hüseyin Aydın, Muhammed Sait Kuloğlu, Muhterem Tanık, Murat Aksoy, Mustafa Erkan Acar, Mutlu Çölgeçen, Oğuz Usluer, Seyid Kılıç, Ufuk Şanlı, Yakup Çetin ve Yetkin Yıldız hakkında da “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis istemiyle cezalandırılmaları isteniyor.
Cumhuriyet gazetesinden Canan Coşkun'un haberine göre, Tutunaklara yansıyan ifadelerden bazı satır başları ise şöyleydi:
Twitter hesabından Fuat Avni’nin kulis bilgileri ile ilgili 493 tane paylaşım yapmakla suçlanan Muhammet Sait Kuloğlu, “Yeni Şafak ve Yeni Akit gazetelerinde yüzlerce haber yapılmış Fuat Avni ile ilgili. Sabah gazetesinde 91 tane yapılmış. Bu gazetelerin yöneticileri nerede?” diye sordu. Mahkeme Başkanı İbrahim Lorasdağı’nın “Etkin pişmanlıktan yararlanmak istiyor musunuz” sorusu üzerine Kuloğlu, “Türkiye’de gazetecilik yaptığıma pişmanım” diye yanıt verdi.
Kapatılan Zaman gazetesi muhabiri Emre Soncan, “Nezarethanede 3 kişilik hücrelerde 13 kişi kalıp cezaevine getirildiğimde hayattan vazgeçmişlikle ölmek istedim. Bu dünyanın başka bir dünyanın cehennemi olduğunu düşünmeye başlamıştım” dedi. “Cübbeleri iliksiz hakimlerin karşısında aklanmak istiyorum” diyen Soncan, meslek hayatı boyunca hiçbir tarikata, örgüte üye olmadığını, 2012'ye kadar Başbakanlık akreditasyon kartına sahip olduğunu belirtti.
Gazeteci Murat Aksoy, “Kendim için değil, 7.5 aydır göremediğim 2 çocuğum için adalet istiyorum” dedi. Bütün çalışmalarının demokratikleşme üzerine olduğunu belirten Aksoy, “AKP’nin kuruluş zamanlarından pek çok politikasını benimsedim. 2011’deki Arap baharından sonra dış politikada bir savrulma yaşadı. Ben de bu dönemden itibaren de bunu eleştirdim” dedi. Aksoy, Gezi Parkı eylemleri sırasında Yeni Şafak gazetesinde iktidarın yanlış bir politika izlediğine ilişkin yazılar yazdığını anımsatarak, “Gezi Parkı ile ilgili eleştirel yazılarım ve 25 Aralık 2013’te A Haber, TGRT ve CNN Türk’te yaptığım konuşmalar nedeniyle Yeni Şafak’taki işimden çıkarıldım. O dönemde 2. çocuğumun olacağını öğrendim. Bunun yanında eşimin sağ gözünün arkasında bir tümör tespit edildi. O dönemde içinde bulunduğumuz ekonomik durum nedeniyle gelen teklifi kabul ederek Millet gazetesinde işe başladım. Halk TV’de program yaptım. Kapatılmış gazetelerde yazmak suçsa benim dışımda başka gazetecilerin de olması gerek” dedi.
Tutuklu gazeteci Mutlu Çölgeçen ise savunmasında mahkeme başkanı Lorasdağı’na kendisini tutukladığını söyledi. Atilla Taş’ın cezaevinde bir kitap çalışması içinde olduğunu kaydeden Çölgeçen, kitabın adının “Sakıncalı Çökelek” olduğunu belirtti.
Kapatılan Zaman gazetesi yazarı Hanım Büşra Erdal, yazılarının hiçbirinde suç unsuru olmadığını iddia etti. "Ben organik bir gazeteciyim. Herkesle temas kurmuş bir kişiyim" diyen Erdal, "Muhabirlikten gelmeyim. İstanbul Barosu'nu en çok takip eden gazeteciyim. Balyoz davası zamanında barodan kovuldum ama sonra kovan kişi gönlümü aldı. Panel var ben varım, baro var ben varım, duruşmalar var ben varım. Soma'da maden kazası olur, Soma'ya giderim. Aktif, her alanı hukukta severek takip eden bir muhabirdim. Bugüne kadar da utanacak ve art niyetli yaptığım hiçbir şey olmadı" ifadesini kullandı.
Türk Solu dergisinde geçmişte Radikal, Hürriyet ve Taraf gazetesinin Fethullah Gülen cemaatine yakınlaştıkları ile ilgili yaptıkları haberleri sıralayarak başlayan Gökçe Fırat Çulhaoğlu'nun savunması şöyle: “Osman Pamukoğlu mücadele arkadaşımdır. 20 yıldır sadece ve sadece Atatürkçü, solcu ideallere bağlı, ulusal sol ideolojiye sahip bir insanım. 6 okun dışında 20 yıldır bir faaliyetim yoktur. Biz Fethullah Gülen ile bir araya gelme gayreti gösteren aydınlarımıza bile karşı çıktık” dedi. Ergenekon ve Balyoz davalarının kumpas olduğuna ilişkin yazılarını heyete okuyan Çulhaoğlu, “17 Aralık yolsuzluk soruşturmasından sonra da Fethullah Gülen cemaatinin paralel bir yapı olduğunu yazdım. 17 Aralık'tan sonra yolsuzluğa karşı çıktık. 17 Aralık'ı görmeden yola devam edemem. Benim yolsuzluğun peşine düşmem gerek çünkü adalet peşine düşemiyor” dedi. Halen Fethullah Gülen'in hakkında açtığı davada yargılandığını kaydeden Çulhaoğlu, “Fethullah Gülen'in adil, şeffaf mahkemelerde yargılanmasını bekliyorum” dedi. “Biz 3 kuşaktır solcuyuz” diyen Çulhaoğlu, “Ben devrimci adamım. Gökçe Fırat'tan Fettullahçı çıkartamazsınız” ifadelerini kullandı.