Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, AK Parti ile görüşme yaptıklarına ilişkin iddialara yanıt verdi.
AK Parti ile görüşme iddialarını doğrulayan Beştaş, bahsedilen görüşmenin ise Adalet Bakanlığı ile yapıldığını ve bu görüşmelerin hak ihlallerine dair ve olağan seyrinde gerçekleşen görüşme olduğunu anlattı.
AK Parti'nin iktidar partisi olması nedeniyle zaman zaman bazı konularda görüşmeler yapıldığını da söyleyen Beştaş, yerel seçimlerle ilgili soruya ise, "Bizim hiçbir parti ile seçimlere ilişkin bir ittifakımız da görüşmemiz de bulunmuyor" dedi.
Meral Danış Beştaş, Artı Gerçek’ten Seda Taşkın’ın sorularını yanıtladı.
- "Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başlattığı 50+1 tartışması hala devam ediyor. Devlet Bahçeli bugün “50+1'e bakışımız değişmedi. 50+1 muazzam bir kucaklaşmayı sağladı” diyerek Erdoğan'a yanıt verdi. Bahçeli’nin açıklamalarına ilişkin neler söylemek istersiniz?
Uzun süredir kulislere ittifaklar arasında tartışmaların olduğuna yönelik bilgiler sızıyordu. Bugün uzun süreden sonra Bahçeli kendi büyük ortağına rest çekmiş oldu. Bunun da tartışmanın düzeyini gösterdiği söylenebilir. Ama bizim bakışımız şu: AKP anayasayı kendisi için iktidarını devam ettirmek için bir aparat haline getirdi, bir oyun kurgusu içinde. “Ben bu yolda böyle yürüyeceğim, oylarım yüzde 40’a indi o zaman ben anayasada cumhurbaşkanının seçilme oranını yüzde 40’a indireyim” diyor. Yarın öbür gün diyebilir ki “yüzde 40 değil salt çoğunluk olsun.” Yani aslında iktidar elindeki oy sayısıyla ve yanına altığı MHP ve ittifak güçleriyle anayasayı değiştirmeyi gayesi içinde ve her adımını buna göre atıyor. Yani bu yargı krizi dediğimiz darbe ile aslında yaratılan bir süreç ve hazırlanan bir ortam var. Bunun ardından cumhurbaşkanı hemen “hakemim” dedi; grup başkanvekilleri hızlarını alamadılar ve “cumhurbaşkanı bütün organların, erklerin başı” demeye getirdi. Aynı açıklamada yeni anayasa ihtiyacı var dendi. Bunu bir fırsat değerlendirdiler ki bu AKP’nin temel pratiği.
“DEVLET GÜCÜYLE SEÇİMİ KAZANMAYA ÇALIŞIYORLAR”
- Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni anayasa meselesini tekrar gündeme getirdi. HEDEP olarak yeni anayasa tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz?
Bu mevcut anayasa zaten bir darbe anayasası ve onlarca kere değiştirildi. Birçok değişikliği de bu iktidar yaptı. En son olarak da cumhurbaşkanı hükümet sistemini getirdiler. Üstelik bunu da 4 Kasım 2016 tarihinden sonra bir darbe ortamında yaptılar. Seçimlerde yüzde 50+1’i almak için her türlü yöntemi kullanmaktan imtina etmiyorlar. Devletin bütün gücünü devreye sokup seçimi kazanmaya çalışıyorlar. Ve bu konuda birçok yolsuzluk ve usulsüzlük olduğunu herkes gibi biz de biliyoruz; kendileri de gayet iyi biliyor. Şu an dertleri, anayasayı kendilerine uydurmak. Yani anayasayı bir elbise olarak düşünürsek, elbisenin sığamıyorlar, kendilerine uygun yeni bir elbise dikmeye çalışıyorlar. Bunu da kamuoyuna ve bizlere “bu yeni bir anayasa olacak, bu bir ihtiyaç, bunu hep birlikte yapalım, buna nasıl karşı çıkarsınız?” diyerek muhalefeti mecbur etmeye çalışıyorlar.
"BÖYLE BİR ORTAMDA HANGİ ANAYASA TARTIŞMASI YAPILABİLİR?"
Tabii ki Türkiye’nin demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasaya ihtiyacı var ve bugüne kadar bunu hep savunduk, bundan sonra da savunmaya devam edeceğiz. Ama şu an Türkiye anayasasız bir ülke. Türkiye hukuk devleti olmaktan çoktan çıktı. Türkiye’de yargı mekanizması işlemiyor. Türkiye’de yürütme tek bir kişinin elinde. Yani Erdoğan ne derse bütün bakanlar hatta onların değimiyle bütün kurumlar buna biat etmek zorunda. Böyle bir ortamda hangi anayasa tartışması yapılabilir? Çünkü insanlar özgür değil, hiç kimse kendini güvende hissetmiyor. Yeni anayasanın demokratik olabilmesi için halkın görüşlerinin o anayasaya yansıması lazım. Toplumun bütün kesimlerinin o anayasaya dair görüş bildirmeli. Bunun için de herkesin bu anayasayı tartışabilmesi gerekir. Dolayısıyla ortamın demokratikleşmesi şart. Gerekirse yasal düzenleme gerekirse fiili adımlarla bunun hazırlanması elzem.
"BASKICI BİR ORTAMDA YENİ BİR ANAYASA YAPMAK MÜMKÜN DEĞİL"
Bugün geldiğimiz noktada Can Atalay melesinde ayyuka çıktığı gibi Meclis’e parmak sallayan bir Yargıtay’ın bulunduğu, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının kabul edilmediği, milletvekillerinin cezaevinde tutulduğu, AHİM kararlarının uygulanmadığı bir ortamdayız. Anayasa’nın 90. maddesi gereğince AİHM’nin verdiği kararlar uyarınca Demirtaş ve Kavala özgür olmalı. Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince Gültan Kışanak özgür olmalı. Özgürlüklerinden mahrum bırakılmış böylesi yüzlerce insan cezaevinde tutuluyor. Mevcut anayasayı dahi uygulamayan bir iktidarla, bu denli baskıcı bir ortamda yeni bir toplum sözleşmesi, yeni bir anayasa yapmak mümkün değildir.
- Yerel seçimler yaklaşırken en çok konuşulan konulardan birisini de ittifaklar. HEDEP yeni dönemde batıda ittifaklara kapalı olmadığını söyledi. İttifaklara ilişkin işbirliği konusunda nasıl bir tavır alacaksınız, şartlarınız olacak mı?
Biz HEDEP olarak birinci ve ikinci olduğumuz tüm illerde kesinlikle seçimlere gireceğiz. Parti olmanın verdiği hak ve yetkiyle; şu an herhangi bir ittifakımız ve işbirliğimiz de olmadığı için yerel yönetimler komisyonumuz, seçim komisyonumuz ve parti meclisimizle bütün illerde seçime girecekmişiz gibi hazırlık yapıyoruz. Kamuoyu bu konuyu çok fazla tartışıyor; çünkü bunun sebebi de 2018 seçimlerinde bizim stratejik aklımız ve kazanma/kaybettirme üzerine yürüttüğümüz politikalardı. Yani batıda iktidara kaybettirme, Kürt illerinde kazanma ve kayyımları gönderme temelli yaklaşımımız. Bu seçimde böyle bir kararımız, böyle bir yaklaşımımız yok.
"İŞBİRLİĞİ YAPILACAKSA İLKELER BÜTÜNÜNDE UZLAŞMAK ZORUNDAYIZ"
Eş genel başkanlarımızın da ifade ettiği gibi, ittifaklara kapıları kapatmış değiliz. Siyasi partiler geldiklerinde, ittifak talep ettiklerinde, öylesi bir ortam oluştuğunda ayrıntılar konuşulur. Biz de yetkili kurullarımızda tartışarak buna ilişkin bir tutum belirleriz. Biz kapıları kapatmıyoruz. Türkiye’nin ilerlemesi için ilkeli, açık ve şeffaf bir görüşme olduğu müddetçe sürecin önünü tıkamayız; nasıl ilerlediğini hep birlikte deneyimleyeceğiz. Biz parlamentonun üçüncü büyük partisiyiz. Eğer bir işbirliği yapılacaksa bir ilkeler bütününde uzlaşmak zorundayız. Bu ilkeler de bir odada, bir salonda, bir mekanda hiç kimsenin duymayacağı bir ortamda değil; kamuoyunun izleyebileceği ve tartışmalara vakıf olabileceği şartlarda gerçekleşmelidir. Aksi asla söz konusu olamaz.
- Bir süredir HEDEP’in AKP ile görüştüğü yönünde iddialar gündeme geliyor. Bu iddialara ilişkin neler söylemek istersiniz?
Bizim AKP ile herhangi bir görüşmemiz yok. Bizim hiçbir parti ile seçimlere ilişkin bir ittifakımız da görüşmemiz de bulunmuyor. Ama AKP, iktidar partisi olduğu ve yürütmeyi elinde bulundurulduğu için zaman zaman görüşmeler yapıyoruz. Örneğin bir merkezi bir altyapı veya yol meselesi ile ilgili Ulaştırma Bakanlığı ile ya da sağlıkla ilgili bir meselede Sağlık Bakanlığı ile elbette görüşmelerde bulunuyoruz. Zira muhalefet partilerinin misyonlarından birisi halka hizmet götürülebilmesi için iktidarı zorlamak, basınç uygulamaktır; bu nedenle de iktidarla temaslarda bulunulur.
"GÖRÜŞME ADALET BAKANLIĞI İLE YAPILAN GÖRÜŞMEDİR"
Kamuoyunda sözü geçen görüşme de Adalet Bakanlığı ile yapılan bir görüşmedir. Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder, cezaevleri ve cezaevlerindeki hasta mahpuslara ilişkin bir görüşme yaptılar. Bir hafta sonra da grup adına ben ve Saruhan Oluç bir saat görüştük.
Biz belli aralıklarla, akut sorunlar söz konusu olduğunda bakanlıklarla elbette görüşüyoruz. Demokratik tepkinin istediğimiz şekilde yansıyabilmesi için gerekli girişimlerde buluyoruz. Bu siyasi hayatın olağan akışı, siyasal parti olmanın doğası gereğidir. Dolayısıyla bu görüşmeler işbirliği olarak değil iktidara görevini yaptırmak, demokratik sınırlar içinde davranması, özgürlükleri hayata geçirmesi için gerçekleştirilen birer muhalefet vazifesidir.
ÖZGÜR ÖZEL'İN PERVİN CHAKAR KONSERİNE KATILMASI
- CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in hem kurultayda Demirtaş’a selam göndermesi hem de dünyaca tanınan Kürt opera sanatçısı Pervin Chakar’ın dinletisine katılmasına dair tepkilere yorumunuz nedir?
2023 yılında bir Kürt opera sanatçısının, Kürt bir kadınının konserine, bir siyasi partinin genel başkanının katılmasının bir tartışılma vesilesi olmasını dahi büyük bir utanç olarak değerlendiriyor ve bunu açık bir ırkçılık olarak görüyorum. Pervin Chakar benim de büyük keyifle dinlediğim bir kadın, Kürt sanatçı. Bu güzel geceye ben de katılmak istiyordum ancak sağlık sorunlarımdan dolayı maalesef katılamadım. Bu konunun bu kadar tartışılmasını kahrolarak izliyorum. Kürde, diline, müziğine, operasına tahammül edemeyen ırkçı bir düşmanlık söz konusu ve bu durum katlanılamaz boyutlara ulaştı. Özgür Özel’in konsere icabet etmesi, bir kadın sanatçının elini öpmesi nasıl bu denli tartışma yaratabilir, inanılır gibi değil.
"ÇÖZÜMDEN UZAK"
Bu durum dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde böylesi bir tartışmaya sebebiyet vermez. Evrensel bir değer ve sanat olarak müziğin, musikinin, seslerin ahenginin ırkçı hezeyanlara konu olması, Türkiye’nin Kürt meselesinde ne kadar geri olduğunu ve maalesef çözümden ne kadar uzaklaştığını gösteriyor. Biz bu anlayışın tam tersi bir yaklaşım ve yaşam için mücadele ediyoruz. Bu ülkede ve dünyada yaşayan herkesin eşit ve özgür bir ortamda hayatını sürdürmesini savunan bir siyasi partiyiz ve bu idealimiz için mücadele ediyor, edeceğiz."