MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "CHP’nin cesareti varsa Rabia polemiğine değil, emperyalizmin bölgeye kurduğu kanlı rampalara kafa yorsun, bunu dert edinsin" dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Konuşmasına, Ege Denizi İzmir Karaburun açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem hakkında değerlendirme ile başlayan Bahçeli, "Şiddetli sarsıntı İzmir’in yanı sıra İstanbul, Bursa, Yalova, Çanakkale, Edirne, Manisa, Eskişehir ve Afyonkarahisar gibi çok sayıda ilimizde hissedilmiştir. Vatandaşlarımız panik halinde sokaklara dökülmüştür. Kısmen bazı binalar hasarlı olsa da can kaybının yaşanmaması en büyük tesellimiz olmuştur. Bölgede tereddütlü ve kaygılı bekleyiş sürmektedir. Türkiye’nin deprem kuşağında olduğu bilinen bir gerçektir. Daha büyük depremlere karşı hazırlıklı olmak, binaları yeni baştan gözden geçirmek, vatandaşlarımızı bilinçlendirmek önemli ve üzerinde durulması gereken bir konudur" ifadelerini kullandı.
Suudi Arabistan ve Mısır başta olmak üzere Körfez ülkelerinin Katar’ı siyasi ve ekonomik yaptırımlarla abluka altına almasını da değerlendiren Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
"Katar ile imzalanan anlaşmaların TBMM’de 8 Haziran günü rutin onayı, görülen odur ki bazı çevreleri rahatsız etmiştir. Katar’da kurulacak Türk üssünün Körfez ülkelerinin güvenlik ve istikrarına destek vermekten başka bir hedefi yokken, durduk yere bir kaşık suda fırtınalar koparanları anlamak şüphesiz mümkün değildir. Dünya Doha’dadır. Yedi düvel komşu coğrafyalara demir atmıştır. Peki, Türkiye, üstelik eski hakimiyet havzalarında niye olmayacaktır? Neyimiz eksik, neremiz yetersizdir? Özellikle ana muhalefet partisi CHP’deki var olan kompleks, aşağılık duygusu, her şeye kulp takma kurnazlığı nasıl ve ne şekilde izah edilecektir? Ne yapsaydık, ülke olarak bölgesel ve küresel gelişmelerin akıntısına hiçbir irade göstermeden kendimizi teslim mi etseydik? Türkiye’nin Musul’da kurduğu Başika Kampı için aynı masalı dillendirdiler. Fırat Kalkanı Harekatı başlayınca da benzer itirazları seslendirdiler. Türkiye’nin Orta Doğu’da ne işi var diyen, Doha’da ne yapacak tartışması çıkaran başta CHP olmak üzere, malum çevrelere açıklıkla sormak istiyorum: Türkiye’nin bölgede pozisyon alması gözünüze batıyor da, ABD’sinden Almanya, Fransa ve Birleşik Krallığı’na kadar birçok ülke niçin dikkatlerinden kaçıyor? Kimlerin nam ve hesabına çalışıyorsunuz? Eğer yürekliyseniz, eğer minderden kaçmayacaksanız, eğer sıkıyı görüp araziye uymayacaksanız; ABD’ye ne işiniz var Orta Doğu’da deyin de endamınızı görelim, adamsınız diyelim. CHP’nin cesareti varsa Rabia polemiğine değil, emperyalizmin bölgeye kurduğu kanlı rampalara kafa yorsun, bunu dert edinsin."
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, FETÖ ile mücadele konusuna değinerek, “Milletimizin hakkına hukukuna saygı duymalıyız. Hatırlıymış, arkası sağlammış, sırtı kaviymiş, imtiyazlıymış, onun damadı, bunun akrabasıymış diyerek hiçbir suçlunun, hiçbir failin adalete kıymasına izin veremeyiz, vermemeliyiz. Yok hastaymış, yok adresi belliymiş bahaneleriyle tutuklanıp serbest bırakılanlar millet vicdanını sızlatmaktadır. Hukuk karşısında herkes eşittir, hukuk herkese lazımdır” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Katar’da konuşlandırılmasıyla ilgili sürecin Aralık 2014’de başladığını kaydeden Bahçeli, “Katar’la varılan askeri çerçeve anlaşmasının Nisan 2015’de imzalandığı, ardından da bu Mayıs ayı içinde TBMM Dış İlişkiler Komisyonu tarafından onaylanıp Genel Kurula sevk edildiği bilinen bir gerçektir. 8 Haziran’da TBMM’de onaylanan mezkur anlaşmayla, Katar’ın askeri kurumların modernizasyonu, askeri eğitim ve öğretim alanında işbirliğinin çeşitlendirilmesi, iki ülkenin birlikte çalışabilirlik ve eş güdümün artırılarak bölgesel ve küresel barış ve istikrara katkı sağlanması amaçlanmıştır. Fren tutmayan bazı şuur ve akıl yoksunları, Mehmetçiğe lejyoner diyecek kadar çıldırmış ve çılgına dönmüşlerdir. Türk askerine lejyoner demek bühtan olması şöyle dursun, su katılmamış bir alçaklık, ayağımızın altında çiğnediğimiz isnattır. Türk düşmanlarına paralı gece bekçiliği, kiralık kalem nöbetçiliği, tasmalı siyasi sözcülük yapanların Mehmetlerimizin haysiyetiyle oynaması utanmazlığın daniskası, ahlaksızlığın dik alasıdır. Bu hayasız suçlama muhataplarına dönmüştür” diye konuştu.
Suudi Arabistan ve Mısır başta olmak üzere Körfez ülkelerinin Katar’ı siyasi ve ekonomik yaptırımlarla abluka altına alması ve ardından yaşanan gelişmelere değinen Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
“Türkiye doğru bir hamleyle, Körfez’de yükselen tansiyonun diyalogla çözüme kavuşturulmasını istemiş, bu konuda yoğun bir diplomasi faaliyeti yürütmüştür. Bölgede her an sıcak bir çatışmaya dönme ihtimali taşıyan gerilim ateşinin konuşarak, uzlaşarak, kardeşlikte buluşarak söndürülmesi konusunda ülkemiz azami emek sarf etmiştir. Bir yanda Körfez İşbirliği Konseyi’nin devreye girip derinleşen ihtilafa merhem olmaya çalışması; diğer yanda ise İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Başkanı olan Türkiye’nin sürece müdahil olarak şiddetlenen kutuplaşmayı hafifletme çabası elbette son derece yerinde ve kayda değerdir. Katarla tarihsel bağlarımız vardır. Bir zamanlar ecdadımızın atadığı kaymakamlar bu ülkeyi yönetmişlerdir. İki ülke arasında siyasi, ticari, ekonomik ilişkiler bilinmektedir ve bunun korunmasıyla ilgili hassasiyet gösterilmesi de doğal ve normaldir. Normal olmayan Katar konusunun kimi zaman abartılması kimi zaman da istismar edilmesidir. Katarla imzalanan anlaşmaların TBMM’de 8 Haziran günü rutin onayı, görülen odur ki birdenbire bazı çevreleri rahatsız etmiştir. Katar’da kurulacak Türk üssünün körfez ülkelerinin güvenlik ve istikrarına destek vermekten başka bir hedefi yok iken, durduk yere bir kaşık suda fırtınalar koparanları anlamak şüphesiz mümkün değildir. Dünya Doha’dadır. Yedi düvel komşu coğrafyalara demir atmıştır. Peki Türkiye, üstelik eski hakimiyet havzalarında niye olmayacaktır? Neyimiz eksik, neremiz yetersizdir? Özellikle ana muhalefet partisi CHP’deki var olan kompleks, aşağılık duygusu, her şeye kulp takma kurnazlığı nasıl ve ne şekilde izah edilecektir? Ne yapsaydık, ülke olarak bölgesel ve küresel gelişmelerin akıntısına hiçbir irade göstermeden kendimizi teslim mi etseydik? Türkiye’nin Musul’da kurduğu Başika Kampı için aynı masalı dillendirdiler. Fırat Kalkanı Harekatı başlayınca da benzer itirazları seslendirdiler. Türkiye’nin sınır ötesi askeri veya siyasi faaliyetleri hukuki ve meşru sınırlar çerçevesinde olduktan sonra, bunu karalamak, kötülemek bir defa gayri milliliktir. Aslında siyasetimizin en temel sorunlarından birisi de budur. Bilinmelidir ki, korkak talihinden kaçar, kahraman tarihini kavrar. Korkak bakar ve batırır; kahraman yapar ve yaşatır. Türk milleti ise hamd olsun kahramandır, kahramanca bir maziden kutlu bir istikbale kanatlanmıştır. Aman bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın diyenler, yılanın bir gün dönüp dolaşıp kendilerini sokacağını iyi bilmelidirler. Türkiye, bekasının müdafaası amacıyla yedek kulübesinde değil sahada olmalıdır; kıyıda, köşede, kenarda değil bölgenin kalpgahında, gerekirse, gücü yeterse kaptan köşkünde bulunmalıdır.”
“CHP’nin cesareti varsa, Rabia polemiğine değil, emperyalizmin bölgeye kurduğu kanlı rampalara kafa yorsun”
“Türkiye tarihsel çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapmalı, coğrafyanın sesi ne diyorsa ona müzahir hareket etmelidir” diyerek sözlerini sürdüren Bahçeli, “Bu nedenle Doha’da üs kurmak Körfez ülkelerine meydan okumak şeklinde yorumlanmamalıdır. Önce diyalog, önce mutabakat, önce diplomasi kanallarının açık ve çalışır olmasıyla sertliğin yumuşatılması, gerginliğin giderilmesi lazımdır. Görebildiğimiz kadarıyla hükümet de bunu yapmaktadır. Ve doğru çizgidedir. Konu siyaset üstüdür. Konunun hükümeti aşan bir yönü de vardır. Milliyetçi Hareket Partisi ne Katar’ın safında, ne de bu ülkeye tavır alan ülkelerin karşısındadır. Biz yalnızca ve yalnızca Türkiye’nin hak ve çıkarlarının yanındayız, yanında olmaya da kararlılıkla devam edeceğiz. Doha’ya Ankara’dan bakıyoruz. Riyad’a, Kahire’ye, Sana’ya, Amman’a, Abu Dabi’ye, Manama’ya, Nuakşot’a, Beyrut’a, Şam’a, Bağdat’a Ankara’nın ruh, ilke ve milli ülküleriyle yaklaşıyoruz. Çünkü biz Milliyetçi Hareket Partisiyiz. Çünkü biz onurlu ve milli bir dış politikanın savunucusuyuz. Doğru olduktan sonra kimseden de lafımızı çekmez, çekinmeyiz. Türkiye’nin Ortadoğu’da ne işi var diyen, Doha’da ne yapacak tartışması çıkaran başta CHP olmak üzere, malum çevrelere açıklıkla sormak istiyorum: Türkiye’nin bölgede pozisyon alması gözünüze batıyor da, ABD’sinden Almanya, Fransa ve Birleşik Krallığı’na kadar birçok ülke niçin dikkatlerinizden kaçıyor? Kimlerin nam ve hesabına çalışıyorsunuz? Kimlere sözcülük yapıyorsunuz? Eğer yürekliyseniz, eğer minderden kaçmayacaksanız, eğer sıkıyı görüp araziye uymayacaksanız; ABD’ye ne işiniz var Ortadoğu’da deyin de endamınızı görelim, adamsınız diyelim. Bakın biz söyledik, yine söylüyoruz, yine söyleyeceğiz. CHP’nin cesareti varsa, Rabia polemiğine değil, emperyalizmin bölgeye kurduğu kanlı rampalara kafa yorsun, bunu dert edinsin. Madem asıl suçlamalardan birisi teröre destek çıkmaktır; o halde, insanlık vicdanı adına bölgesel ve küresel planda teröre kimin destek vermediğinin öncelikle dişe dokunur araştırma ve açıklamasını süratle yapmak şarttır” dedi.
“FETÖ’nün kalıntıları faal, hücreleri aktiftir”
“Kötü niyetlilerin, terör örgütü FETÖ’nün kripto damarının neden olduğu yıkımları, dağınıklıkları, adalet, akıl ve vicdanla izah edilemeyen skandalları kaygıyla izliyoruz” diyen Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bizim, gündemdeki iddia taşkınlığına dudak bükmemiz imkansızdır. Dikkatleri asıl mevzudan uzaklaştırma çabalarını, esas konuları gizlemeye matuf tali ve dolambaçlı yol açma teşebbüslerini masum bulmamız akla ziyandır. Hem kel hem de fodul olanların adalete giydirmeye çalıştığı deli gömleğini hafife almamız eşyanın tabiatına aykırı olduğu gibi, milletimizin hukukuna da açıkça hakarettir. Bu tutumuzla milletimizin hakkını savunuyoruz. Milli duruşumuzla hali hazırda yaşanan, gittikçe karmaşıklaşan, gittikçe kökleşen sorunları aşmanın formülleri üzerinde kafa yoruyoruz. Hz. Mevlana asırlar evvel; geminin içindeki su gemiyi batırır, geminin altındaki su ise kaldırır demişti. Türkiye suçluların, hainlerin adaletten kaçırılmasıyla dört bir tarafından su almakta ve dibe doğru kaymaktadır. O halde ülkemizi düzlüğe ve yüzeye çıkaracak ikinci yol soruna neden olan adaletsizliklerin üzerine kararlıca gitmektir. Eğer bu hususta irade gösterilip başarı sağlanırsa, batışa neden olan yük ve ağırlıklar kaldıraç işlevi görecek ve Türkiye dehşet döngüsünden hasar alsa da kurtulacaktır. Türk milletinin gözü açıktır. Muhayyilesi faaldir. Baldırı çıplakların, ederi bir dolar olan canilerin tezgahlarına hazırlıklıdır. Kanun kaçakları, kanundan kaçırılanlar, kanunu karartanlar ve kanun kalaycıları aşağı yukarı billurlaşmıştır. Ne kadar inkar edilse de, algılar ne denli denetim altında tutulmaya ve yönlendirilmeye uğraşılsa da FETÖ’nün kalıntıları faal, hücreleri aktiftir. Ne acıdır ki, Türkiye düşmanları her şeyi ayağa düşürmek için fırsatçılık yapmakta, son nefesleriyle çırpınmaktadır.”
“Yok hastaymış, yok adresi belliymiş bahaneleriyle tutuklanıp serbest bırakılanlar millet vicdanını sızlatmaktadır”
Adaletin diri tutulması gerekliliğine vurgu yapan Bahçeli, “Milletimizin hakkına hukukuna saygı duymalıyız. Hatırlıymış, arkası sağlammış, sırtı kaviymiş, imtiyazlıymış, onun damadı, bunun akrabasıymış diyerek hiçbir suçlunun, hiçbir failin adalete kıymasına izin veremeyiz, vermemeliyiz. Yok hastaymış, yok adresi belliymiş bahaneleriyle tutuklanıp serbest bırakılanlar millet vicdanını sızlatmaktadır. Hukuk karşısında herkes eşittir, hukuk herkese lazımdır. Türkiye ihanetle, terör örgütleriyle, 15 Temmuz işgal teşebbüsüyle hesaplaşıp yüzleşecekse bunu kesinlikle hukuk yoluyla yapacak ve bu konuda ayrıcalıklı hiç kimse olamayacaktır. Halen Türk devletinin önemli ve karar verici mevkilerinde FETÖ’cü varsa ve bunlar sürmekte olan davaları sulandırıp savsaklıyorsa vebal herkesin üzerindedir. Günaha göz yummak günahtır. Yanlışa sessiz durmak ayıptır, milletimize de saygısızlıktır. Bir devletin yıkımını sırf ülke kaybıyla ifadeye imkan yoktur. Eğer bir devlet, birliğini vücuda getiren adalet ve ahlaki unsurların mahiyet ve muhtevalarını kaybetmişse, sosyal ve ekonomik gerçeklere intibaktan mahrumsa, kıtları içine alan bir ülkeye sahip olsa da yıkım ve dağılma devresine girmiş demektir. 15 Temmuz yıllardır üzerimize geçirilen esrar perdesini kaldırarak, irili ufaklı binlerce musibetin kımıldadığı bir muhitin görülmesine de yaramıştır. Uçuruma yuvarlanması için her komplo ve tertibin yapıldığı Türkiye Cumhuriyeti’nin toparlanıp ayağa kalkması için her imkan, her kaynak vardır. Kardeşlikse aranan, milli birlikse beklenen, dayanışma ve kucaklaşmaysa istenen, destekse dilenen işte buna hizmet edip yanında duracak milliyetçi irade burada, bu salondadır. Türkiye Cumhuriyeti bir millet eseridir. Bu muazzam eser asla esir edilemeyecektir. Keçecizade Fuat Paşa’nın söylediği, bütün felaketlerimizin kaynanası olan cehalet sökülüp atılmalı, ihanet ezilip geçilmeli, sefalet ve gerilik yenilip aşılmalı, Türkiye 7 Ağustos Yenikapı ruhu eşliğinde istikbale istiklal namusuyla, el ele, omuz omuza yürümelidir” açıklamasını yaptı.
“Aybüke’nin helal kanı inşallah yerde kalmayacak, hesabı mahşere bırakılmadan bu dünyada sorulacaktır”
Türk milletinin bekasını muhafaza amacıyla çetin bir mücadele içinde olduğuna dikkat çeken Bahçeli, müzik öğretmeni Şenay Aybüke Yalçın’ın Batman Kozluk’ta PKK’lı hainlerin düzenlediği terör saldırısında şehit edilmesi ile ilgili şunları söyledi:
“Bölücü ve hain terör evlatlarımıza kast etmeye devam etmektedir. Geçtiğimiz hafta boyunca acı verici kara haberler milli yürekleri kavurmuş, hepimizi kedere boğmuştur. 8 evladımız katillerin ateşiyle toprağa düşmüşlerdir. Bunlar arasında bir evladımız vardır ki, duyan herkesin göz pınarlarından yaşlar akmasına neden olmuştur. Batman Kozluk’ta, henüz hayatının baharında, körpe bir fidan olan Müzik Öğretmeni Şenay Aybüke Yalçın terörün hedefi olmuştur. Aybüke kızımız al bayrağa sarılı tabutuna iliştirilen duvağıyla, kırmızı yazmasıyla memleketi Çorum’da ebedi yolculuğuna uğurlanmıştır. Milyonlar Aybüke’yi konuşmuş, Aybüke’yle birlikte diğer şehitlerimize yanmış, ağıtlar yakmıştır. Her şehit gibi ay yüzlü Aybüke de mazlumdur. Helal kanı inşallah yerde kalmayacak, hesabı mahşere bırakılmadan bu dünyada sorulacaktır. Çok sevdiği müzik notaları öksüz, sınıfı kimsesiz, öğrencileri geride meyus kalmıştır. Aybüke’nin muhterem babası Sadık Yalçın ise duruşu ve asaletiyle tüm Türkiye’ye ders vermiş, taraflı tarafsız herkeste hayranlık uyandırmıştır. Acılı baba, 11 Haziran Pazar günü, şehit kızının naaşına bakarak şu sözleri mıh gibi arşın çatısına çakmıştır: ‘5 bin yıl değil, 500 bin yıl daha buradayız Allah’ın izniyle. Kimse bizleri yıldıramaz. Bu vatan tarihte Türk’tü, bugün de Türk, yarın da Türk. Ne Mutlu Türküm Diyene.’ Merhume evladımız Aybüke’yi böyle bir baba yetiştirmiş, vatana da feda etmiştir. Böyle bir babaya hürmet edilmez de ne yapılır? Böyle bir babayı tazimle selamlamayalım da kime selam verelim? Bu vakur, bu asalet, bu soylu, bu milli ve inanmış yürek Türkiye’nin yegane aradığı, özlemle ihtiyaç duyduğu sesleniş ve dik duruştur. Millet Türk’tür, devlet Türk’tür, vatan Türk’tür, bayrak Türk’tür. Ne Mutlu Türküm diyene sözü şeref nişanemiz, varlık ve birlik yeminimizdir.”
“Barzani ateşle oynamaya meraklı ve bunda ısrar ediyorsa, cayır cayır yanmasının önünü açmak Türk devletinin beka ve haysiyet meselesidir”
Barzani’nin, 25 Eylül’de bağımsızlık referandumu yapacağına değinen Devlet Bahçeli, “Türkmen yurtlarına göz dikmiş. Kürdistan kurulup coğrafyalar deprem geçirecekmiş. Bunların hepsi fasa fisodur, fuzuli ve bayat laf enflasyonudur. Aç tavuk kendini darı ambarında sanacaktır. Haklı olarak Irak’ın toprak bütünlüğünü savunan Türkiye Cumhuriyeti kapısının önünde kaçak bina dikmeye, çadır kurmaya, gecekondu yapmaya kalkışanları hizaya getirip Aybüke ve tüm şehitlerimizin emanetini korumaya hem görevli, hem mecbur, hem de buna kudretlidir. Barzani ateşle oynamaya meraklı ve bunda ısrar ediyorsa, cayır cayır yanmasının önünü açmak, hatta bunu çabuklaştırmak Türk devletinin beka ve haysiyet meselesidir. Erbil oradaysa Ankara burada, fitne oradaysa faziletli millet iradesi ayaktadır. Büyük bir tarih damarının beslediği Türk milleti, yaslandığı derin köklerin ebedi güvencesine sahiptir. Ve şirret komplo bozulacaktır. Hiçbir küresel senaryo, çağın hiçbir art niyetli projesi Türk milletinin tarihsel köklerine, dallarına ve budaklarına zarar veremeyecektir. Bedel neyse bunu ödemeye hazır kahramanlar tetikte beklemektedir. Biz Aybüke’ye, hürmet ve minnetle yad ettiğimiz tüm kahraman şehitlerimize mahcup olmayacağız. Bütün şehitlerimizin saygıdeğer anne ve babalarını hayal kırıklığına uğratmayacağız. Tarih, zamanın ruhunu gören, bunu kavrayıp yön veren milletler tarafından yapılmıştır. Türk milleti gerekirse yeniden tarih yapacak, gerekirse bu tarihi kanıyla yazacaktır. Biz kendimizden geçmedikçe, kimse bizi geçemeyecek, kimse bize diş geçiremeyecektir” diyerek sözlerini sonlandırdı.