PolitiKARS.com imtiyaz sahibi, mimar Ali ihsan Alınak, Türkiye'nin genel siyasi durumu; ekonomik krizler, toplumsal dinamikler ve CHP’deki değişimi yazdı. İşte o yazı,
BEKLENTİ
Türkiye'nin genel siyasi durumuna bakıldığında, ekonomik krizler, dış politika sorunları ve toplumsal dinamiklerin siyasi arenada yarattığı etkiler, iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkileri şekillendirmeye devam ediyor.
Özellikle ekonomik kriz ve yüksek enflasyon, halkın yaşam standartları üzerinde baskı oluşturarak siyasi tercihleri etkileyebiliyor.
Siyasi partilerin iç dinamikleri ve liderlik mücadeleleri; önümüzdeki seçimlere ve ülkenin geleceğine yön verecek önemli faktörler arasında yer almaya devam edecek.
Türkiye'nin siyaseti, hem iç dinamikler hem de uluslararası ilişkiler açısından sürekli bir değişim ve dinamizm içindedir. Bu değişimler, hem siyasi partilerin geleceğini hem de ülkenin genel yönünü etkileyecek önemli kararlar doğuracaktır.
Hafızayı tazelemek anlamında geçmişe kısa bir yolculuk yapmakta fayda görüyorum!
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
Son düzlükte; Cumhurbaşkanlığı seçimin kaybıyla dağılan muhalefet ile iktidarını restore edebilmeyi beceren hükümetin krizden çıkış öyküleri (?) incelenmeye değer…
14 ve 28 Mayıs seçimlerinin muhasebesi yapılmadan ‘değişim’ talepleri içten içe bir yangına dönüştü.
Kızılca kıyametin kopması gerekirken, sessizlik içinde sorumluluktan kaçışın faturası bütüncül olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun hanesine yazıldı.
Doğruluğu tartışılan son durumun özeti; ‘davanın sana ihanet edeceği’ gerçekliğini gözler önüne sermesi anlamında kıymetlidir.
13 YILLIK DÖNEM
Deniz Baykal’ın kaset ile sahadan uzaklaştırılmasının ardından CHP’ye genel başkan seçilen Kılıçdaroğlu’nun 13 yıllık dönemini, ‘sağcılaşma’ ve ‘korkaklık’ ile özetlemek haksızlık olmasa gerek.
Manipülasyona açık yapı, her durumdan yenilgiyle ayrılarak inandırıcı olmayı beceremeyen ‘elitlerin hareketi’ olacak şekilde konsolide oldu.
Toplumsal dinamikleri örgütlemekten aciz klikler tarafından işgal edilen parti de geçer akçenin, ‘ihanet’ olduğu gerçeğinden yola çıkarak elitist arızanın sistemsel çürümüşlüğü tetiklediğini ve bununla birlikte muhalif örgüyü tarumar ettiğinden söz etmek mümkün!
Ülke gerçeğinden uzak, dar kadrocu pasifist solculuk tüm mirası sağın sofrasına meze ederek ‘ak’lanmayı öncelikleyen hatalar silsilesinden beslenen bir canavara dönüştü.
Partideki sistemsel çöküşün, her seferinde ‘denize düşen yılana sarılır’ misali sağ/milliyetçi apoletleri takıp solculuk yapması ise güne dair hazin ironinin resmedilmiş karikatürünün yansımasıdır.
Sol ile alakası olmayan bir değişimi öncül kabul ederek, ‘sürdürülebilir’ hale dönüştürmek ise merkeze oynamanın anlamını taşıyor.
Liberal soslu yapı; sermaye ile barışık, emek ve özgürlük hareketlerinden kopuk; ‘sekürel/merkezci’ olmayı müzmince başarı olarak kitlesine sunmuştur.
Üstenci bakışla yüzde 20’lik limana demir atıp, umutları tüketerek çürümeyi tercih ettiğini söylemek yanlış olmasa gerek.
Sorular olabildiğince çoğaltılabilirken, okura ders vermenin ötesinde sade bir dil ile analiz yapmakta fayda var…
MUHASEBE
Özgür Özel'in kurultayı kazanmasıyla CHP'de değişimcilerin dönemi başlamış oldu. CHP'deki bu süreç farklı bir yazının konusu olabilecek derinlikli bir iç mücadelenin göstergesidir.
İmamoğlu ve İBB'nin mutlak zaferi diye kamuoyuna lanse edilmiş olsa da Kılıçdaroğlu'nun kaybetmesinin sebeplerini yazımın başında belirttim.
Tekrara düşmemek adına; sağ ile yapılan ittifak kendini imha ile özetlenebilir…
DENGE DEĞİŞİYOR!
Özel'in kurultayı kazanmasıyla CHP'yi bekleyen değişim rüzgarı yön değiştiriyor. Bu süreç, derinlikli bir iç mücadele ve arayışın işaretidir.
Son seçimlerin ardından, siyasi arenada sessizlik yerini 'değişim' taleplerine bırakırken, muhalefet ve iktidar arasındaki çatlaklar belirginleşiyor.
Kılıçdaroğlu'na yüklenen sorumluluklar, sessizliğin altında yatan gerçekleri deşifre ederek dikkat çekici bir çağrıya dönüştü.
CHP'nin iç dinamiklerindeki sağ ile yapılan ittifakların etkileri ve yaşanan kaygıların korkuya dönüşümü, siyasi atmosferdeki krizi derinleştiriyor.
Toplumsal kopuşların arttığı bu dönemde, siyasi formasyonların restleşen iktidara karşı koyabilme çabaları ve muhalefetin sisteme meydan okuması önemli bir değerlendirme konusunu oluşturuyor.
KORKU
Kaygıların korkuya, korkunun da travmayla beslendiği son dönem; tarihinin en büyük krizlerinden birisini iktidara taşıdı.
Derin yoksulluğun çaresizlikle ‘itaat kültürü’ne dönüştüğü ülke de varlık/yokluk arasındaki grilik saydamlaştı.
Geleceği inşaa edecek siyasi formasyonların domino etkisiyle yıkıldığına şahitlik ederken, kitlesel kopuşların arttığı günün ruh ikliminin sağanak etkisindeyiz.
Krizlerden beslenip canavara dönüşen iktidar ve aparatlarının karşısında konsolide olmaya çalışan muhalif akıl tecrübelerden uzak, günü kurtarma çabası içerisinde gayretkeş bir abdal aşık edasında…
Yığın taleplerinden uzaklaşmış dağınıklık, sistemi “restleşerek dönüştüren” iktidara karşı kaybeden konumda kalmamalı!
Bu değişim sürecinde, dar kadroculuğun ve dağınıklığın etkileri göz ardı edilemeyecek şekilde belirgin hale gelirken, muhalif kesimlerin güçlü bir cephe oluşturabilme çabası ve sistemi dönüştürebilme potansiyeli üzerinde durulması gereken konudur.
Bu bağlamda, CHP'nin yeni lideri Özgür Özel'in, partiyi ve muhalefeti nasıl bir yola sokacağı, iktidarla olan ilişkilerini nasıl şekillendireceği ‘beklentisi’ her zaman merak konusu olacaktır.
..
* Ali İhsan Alınak 1967 Digor doğumlu, Kars’ta yaşıyor. Uzun bir süre Mimarlar Odası Kars Temsilciliği yapmış, şu anda Kafkasya Kültürleri Araştırma Merkezi ile www.PolitiKARS.com internet portalını yönetmekte.