İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu’nun 252’nci "F Oturumu"nda 2016 yılında 47 hasta tutuklunun yaşamını yitirdiğine dikkat çekilerek, hasta tutukluların yaşam haklarının ellerinden alındığı belirtildi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, hasta tutukluların durumuna dikkat çekmek için Galatasaray Meydanı’nda yine bir araya geldi. “F Oturumu”nun 252’ncisi için toplanan İHD’liler, "Tecrit öldürüyor F Tipi hapishaneler kapatılsın" ve 2016’da cezaevlerinde yaşamını yitirenlerin isimlerinin yazıldığı pankartları açtı.
"Susma suça ortak olma", “Kelepçe aramasına son” ve "Onursuz arama işkencesine son" sloganlarının atıldığı eylemde, cezaevlerinde yaşananlara dikkat çekildi.
‘YASADA YERİ YOK’
Eylemde konuşan komisyon üyesi Avukat Zeynep Ceren Boztoprak, cezaevlerinde hak ihlalleri artarak devam ettiğini kaydetti. Boztoprak, “Ceza İnfaz Yasası'nda tutuklu ve hükümlülerin cezaevlerinde barındırılma hakları düzenlenmiştir ancak bu hakların hiçbiri tanınmıyor. Hatta kanun dışı pek çok uygulamaya maruz bırakılıyor tutuklu ve hükümlüler. Durumu ağırsa tutuklu ya da hükümlülerin tahliye edilmesini kanun söylüyor. Madem uymayacaksınız bu kanun neden var” dedi.
Çıplak aramanın Ceza İnfaz Yasası’nda yeri olmadığını belirten Boztoprak, “Tüzük yayınlıyor ve yapılabilir diyorlar. Tüzük yasaya aykırı olamaz bu hukuksuzdur. Kelepçeli muayene de çıplak arama da yasada yeri olmayan insan hakları ihlalidir” diyerek, tutuklu ve hükümlülerin insanca yaşam hakları için mücadele etmeye devam edeceklerini kaydetti.
‘YAŞAM HAKLARI ELLERİNDEN ALINIYOR’
Komisyon üyesi Taylan Bekin tarafından okunan basın metninde ise, 30 yıldır cezaevi gerçekliğini topluma ve kamuoyuna yansıtmaya çalıştığını söyledi. 2012 yılından bu yana tecrit ve F tipi cezaevlerinin yarattığı koşulların da etkisiyle sağlık ve yaşam hakkının engellenmeye çalışıldığını ve bunun karşısında mücadele ettiklerini belirten Bekin, “Hapishanelerdeki birçok mahpus, tutuklandığında herhangi bir sağlık sorunu yokken tecrit, izolasyon, yalnızlaştırma ve kişiliksizleştirmeye yönelik uygulamalar nedeniyle bir süre sonra ciddi hastalıklara yakalanmaktadır. Yetersiz beslenme, güneş ışığından yok derecede yararlanma, temiz ve hijyenden uzak ortamda yaşama zorunluluğu nedeniyle hasta olmamak neredeyse olanaksızdır. Tutuklandığında sağlık sorunu olan mahpuslar bir süre sonra daha da ağırlaşmaktadır” dedi.
Yaralı veya ciddi hastalıkları mevcut olan tutukluların, özgürlüklerinin kısıtlandığı gibi tedavi edilmelerinin de engellenerek yaşam hakları da ellerinden alınmaya çalışıldığını vurgulayan Bekin, “Oysa bu devlet yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi başta olmak üzere birçok uluslararası ve ulusal sözleşmenin altına imza atmıştır” diye belirtti.
‘47 HASTA TUTUKLU VE HÜKÜMLÜ YAŞAMINI YİTİRDİ’
Bekin, her insan kim olursa olsun, nerede, hangi koşulda bulunursa bulunsun temel haklarından mahrum edilemeyeceğini kaydetti. “Bu nedenle, her mahpus önce insan, sonra mahpustur” diyen Bekin, şöyle devam etti: “Hapishanede sürekli doktor olmadığı için, kapısında ambulans bekletilmediği için, devletin en güvenlikli yeri olduğu iddia edilirken mahpusların yaşam hakkını dahi sağlayamayan bu kurumların yönetiminden sorumlu olanların da suç işlediğini hatırlatmak isteriz.”
Bekin ayrıca 2016 yılında cezaevlerinde 47 tutuklu ve hükümlünün yaşamını yitirdiğine dikkat çekerek, “2017 yılında, cezaevlerinde olabilecek ölümlerin engellenmesi için devlet yöneticileri ve yasa koyucuların insan hak ve özgürlüklerini temel almasını, ağır hasta mahpusların durumlarını görmezden, bilmezden gelerek gündeme almama politikalarına artık son verilmesini, hasta mahpusların gerekli ve yeterli tedaviye kavuşturulmasını, durumları ağır olanların bir an evvel serbest bırakılmasını istiyoruz” dedi.