ORTADOĞU : Olası Sonuçlar
Ortadoğu’nun savaşı, İsrail ile ‘terörist’ Hizbullah arasında değildir. Bu savaş, emperyalizmin Ortadoğu’daki mazlum halklara açık bir mesajı ve gözdağıdır. Bu mesajın etkilerine ve sonuçlarına baktığınızda, istenilenlerin elde edilmiş gözükmektedir.
ABD ve onun destekçilerinin uzun süreçteki siyasetlerinin tümünde, Ortadoğu zenginliğinin yeniden paylaşımı yatmaktadır.
Zenginliğin ve hazinenin sahipleri olan ‘Ortadoğu halkları’ bu paylaşımdan pay alan değil, sadece bu paylaşımın etkisinde kalanlar olmuşlardır. Kaybedenin sürekli çocuklar olduğu bu haksız savaşların en belirgin özelliği, profesyonel bir psikolojik bombardımandan sonra oluşmasıdır.
Öncelikli olarak yakın gelecekte ne olabileceğini sorgulamamız gerekir. Etkin güç ABD ve onun partneri İngiltere, Ortadoğu üzerindeki emelleri için AB ülkelerinin çoğunu kendi yanlarına çekmiş gözükmektedirler.
Kısa vadede BM barış gücü askerleri, Lübnan’ın güneyine konuşlanarak Hizbullah’ın yalnızlaştırılmasına katkı sunacaklardır. Güvenlik ve ölümlerin önüne geçmek amacıyla ortaya çıkan bu fikir, aslında Suriye’nin Lübnan üzerindeki etkilerini kırmayı hedeflemektedir.
Suriye, Lübnan sınırını kapatmayı bile önerecek siyasi geri adımı atmak üzeredir.
Suriye’nin geri adım atması, giderek AB içinde etkin ülke Fransa’ya yakınlaşması, ABD ve İsrail’in siyasetini kolaylaştırmaktadır.
Hizbullah ve Suriye üzerinden İran siyasetini belirleyen ABD, piyonları devre dışı bırakarak “Şah Mat” demenin yollarını aramaktadır.
İran, iç dinamikleri gereği ve dünyadaki muhalif İslam siyasetinin lideri olabilmek için her türlü tehdit karşısında dik durabilmenin yollarını aramaktadır.
Bir yandan kendi içinde özgürlükçü taleplerin hepsine kulak tıkayan molla rejimi, diğer yandan ABD emperyalizmine karşı duruş gösteren cesur İran...
Çelişki, ABD ve İran siyasetinin geleceğini belirleyecek gibi gözükmektedir. Ortadoğu’da, İsrail sonrası stratejik ortaklık kurulan Kürtler üzerinden siyaset belirlemeye çalışan ABD, bölge ülkelerinin iç siyasetini etkilemeye başlamıştır.
Kimine otur, kimine kalk diyecek haldedir.
Irak’ta fiili bir devlet olan Kürtler, aynı zamanda Irak bütününün siyasetinde etkin durumdadırlar. Talabani’nin dengeci siyaseti, Barzani’nin daha çok Kürtlere yönelik politik duruşları birbirini dengelerken, diğer Kürtlerin de bu akışkanlık içinde yer alabilmelerine çanak tutmaktadır.
ABD, İran, Suriye ve Türkiye içinde yaşayan Kürtleri ve onları temsil eden örgütleri farklı oranlarda elde tutabilmenin yolunu aramaktadır.
Kısa zamanda Bağımsız Kürdistan’ın resmen ilan edileceği ve bunun diğer parçalardaki Kürtlerde milliyetçiliği körükleyeceğinin farkında olan ABD, bölgedeki yeni sınırları kafasında belirlemişken, sadece son hamlelerini yapmak istemektedir.
Devletler tarihinde on yılların hesabı üzerine kurulan politik bakışlar ve siyasi öngörüler yavaş yavaş yerine oturmaktadır.
Ortadoğu’nun yeni devletleri, Filistin ve Kürdistan olacaktır.
Esat yönetimindeki Suriye, Avrupa Birliği’ne yakınlaşarak teslim alınmak üzeredir.
İran, içindeki Kürtlerle savaşarak Türkiye’yi yanına çekmek istemektedir.
Giderek uluslararası arenaya çekilen PKK, ABD eliyle masaya oturtulacak bir taraf haline geliyor. PKK ile mücadelede koordinatör talebi, örgütün resmen tanınması anlamına gelmektedir.
İç ve dış dinamikler, önümüzdeki dönemde özellikle bölüşüm sürecinde herkesi derinden etkileyecek gibi gözükmektedir.
Denilebilir ki, kazanan kimdir?
Kısa vadede kazanan sadece emperyalizm ve Ortadoğu’nun yeni aktörleridir.
Kaybeden ise mazlumlar ve Ortadoğu’nun kardeş halklarıdır...
Uzun vadede kazanan yine, zalime karşı duruş sergileyen ve mücadele eden mazlum kardeş halklar olacaktır.
*25 Ağustos 2006
* Ali İhsan Alınak 1967 Digor doğumlu, Kars’ta yaşıyor. Uzun bir süre Mimarlar Odası Kars Temsilciliği yapmış, şu anda Kafkasya Kültürleri Araştırma Merkezi ile www.PolitiKARS.com internet portalını yönetmekte.
YAZIYA YORUM KAT