ORTADOĞU : Kan ve Gözyaşı
Sermayenin iktidar arayışında, hep savaşlar vardır.
1. ve 2. Dünya'yı bölüşüm savaşlarının tümünde asıl hedef 'Ortadoğu' coğrafyası ve onun zengin yer altı kaynakları olmuştur.
Ortadoğu'yu masa başında pay edenler, günümüzde insanlık onurunu ayaklar altına alacak yöntemler kullanarak 'Büyük Ortadoğu Projesi'ni yaratmaya çalışıyor.
İSRAİL
Yahudilere bir vatan sağlamak üzerine gelişen doktrin; tarihin en acımasız ve en zalim yöntemlerinin kullanıldığı haksız bir savaşın tarafı olmuştur.
19. yüzyılda gelişen siyasal düşünce, Yahudilere bir yurt sağlamak amacıyla kutsal Filistin topraklarında yaşayan Araplarla sonu bilinmez bir çatışmaya ve kolonileştirme projesine dönüşmüştür.
Bu dönemde en sık kullanılan "topraksız bir halk için halksız bir toprak" propagandası ile Filistin'de başlayan göç hareketi, Ortadoğu'da kargaşanın fitilini ateşlemiştir. Kendileri için vatan edinme hedefi, binlerle ifade edilen ölüm ve yüz binlerce insanın evsiz kalarak mülteci olarak yaşamasına yol açmıştır.
HİZBULLAH, İRAN VE SURİYE
80'lerin başında Lübnan'ın güneyinde 'İran Devrim Muhafızları ve Suriye İstihbaratı'nın desteği ile Şii özelliklerle kurulan Hizbullah, İran devriminin siyasi önderi Humeyni'nin "Büyük Şeytanla Savaş" doktrini temelinde siyasi ve askeri faaliyetlerini sürdürüyor.
İç savaş sonrası Lübnan'da güçlenen örgüt, özellikle güneyde kendine has bir yapılanmaya giderek kitle tabanını geliştirmiştir. Lübnan Parlamentosu'nda etkin hale gelen Hizbullah, aynı zamanda askeri olarak da gelişkin bir hale gelmiştir.
Irak işgali sonrası değişen dengeler ve savaşı yayma siyasetinin temelinde Suriye ve İran yatmaktadır. Özellikle teröre destek söylemi ile İran ve Suriye yalnızlaştırılmaya çalışılmakla kalmayıp, bugün savaşın içine çekilmek istenmektedir. İstenilen, İran ve Suriye'nin bu savaşın tarafları olabilmesi ve İsrail ile savaştırılmasıdır.
Ortadoğu'da insanlığı yok etmeye yönelik katliamcı tavırlar tepkisizlikle izlenmektedir.
Arap toplumu, ikiyüzlü tavır sergileyerek bu savaşları sona erdirecek birlikten yoksun olduğu için, bu operasyonlar kolaylaşmış gibi görünmektedir.
BÖLGE VE TÜRKİYE
Savaşın olası sonuçlarından biri de Türkiye'nin bu savaşta taraf olabilme ihtimalidir.
Şöyle ki, Birleşmiş Milletler (adı var, kendi yok) öncülüğünde NATO tarafından bölgeye yerleştirilecek çok uluslu güç için Türkiye'den asker talep edilmiştir. Büyük ihtimalle bayram yerine gider gibi asker göndermek zorunda kalacak iktidar.
Gençlerin ölümüne mal olacak bu savaşta işimiz ne demek zorundayım. 'Yemen' türkülerinin tekrar söyleneceği günler kapımızın eşiğinde.
Hükümet, Irak Kürtleri ve PKK konusunda ABD'den taviz koparabilmek için, İsrail'in savaşını meşru hale getirecektir. Her türlü organizasyonda yer alacaktır.
Filistin davasında mızmız tavır sergileyen hükümet, reddi miras içindedir.
Yakın tarihteki Roma toplantısına davet edildik; biz de oradayız demenin çaresizliğini yaşayan hükümet, iktidarına ve İslami söylemine mal olacak ihaneti de yaşayacak gibi.
İran ve Suriye konusunda tek ortak yanı Kürt muhalefetini yok edebilmek olan Türkiye, iki arada bir derede kalmış durumdadır.
Bir yanda ABD, diğer yanda onlar (?) Bu çıkmaz siyaset, iktidarın sonunu getirecek gibi görünmektedir. Bu kişiliksiz siyaset, sonunda kendi içindeki demokratikleşme çabalarını ve açılımlarını arka plana itmek zorunda bırakmıştır.
* 29 Temmuz 2006
* Ali İhsan Alınak 1967 Digor doğumlu, Kars’ta yaşıyor. Uzun bir süre Mimarlar Odası Kars Temsilciliği yapmış, şu anda Kafkasya Kültürleri Araştırma Merkezi ile www.PolitiKARS.com internet portalını yönetmekte.
YAZIYA YORUM KAT