Nami Temeltaş: Şüphesiz Suçsuzlar
Nami Temeltaş yazdı, 'Şüphesiz Suçlular'.... İşte o yazı.
Şüphesiz Suçsuzlar
“Sayın Cumhurbaşkanım, Zatı Aliniz bu olaya müdahil olmalı, aksi takdirde bölgede sonu alınamayacak ciddi risk ve tehditlerle karşı karşıya kalabiliriz" (1)
Bu cümle ölümünden 7 ay önce Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a mektup yazarak Kürt sorunu için çözüm öderileri sunan Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’e aitti.
Bu mektup sonrası 2 kez Orgeneral Eşref Bitlis ile görüşen, konuyu Milli Güvenlik Kuruluna taşıyan Turgut Özal Kürt sorunuyla yakından ilgilendi.
17 Şubat 1993 tarihinde Orgeneral Eşref Bitlis’i taşıyan uçak motorlarda yaşanan buzlanma nedeniyle düştü! Bitlis düşüş nedeni bir türlü açıklanamayan, suikast şüpheleri taşıyan bu uçak kazasında yaşamını yitirdi.
Orgeneral Eşref Bitlis’in şüpheli ölümünden 2 ay sonra, ölümünden 7 ay önce mektup yazarak belki de Kürt sorununa çözüm için ortak gördüğü Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 17 Nisan 1993 tarihinde, şüpheli bir şekilde kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi. Ölümünden 19 yıl sonra mezarı tekrar açılarak yapılan araştırmalar sonucunda vücudunda zehir kalıntıları bulundu ancak ölümünün neden olduğu ortaya çıkarılamadı!
Ahmet Cem Ersever, Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele (JİTEM) teşkilatının fikir babası, kurucusu ve en önemli çalışanıydı.
Doğrudan Jandarma Genel Komutanlığına bağlı olarak faaliyet sürdüren ve birçok faili meçhul olarak adlandırılan cinayetin sorumlusu olarak gösterilen bu teşkilat, zaman zaman yetkililerin bazıları tarafından doğrulansa da genel olarak inkar ediliyor, “böyle bir yapının” bulunmadığı söyleniyordu.
Her ne kadar Orgeneral Eşref Bitlis’in JİTEM faaliyetlerine karşı çıktığı söyleniyorsa da, Bitlisin ölümünden bir ay sonra ordudan istifa ederek ayrılır.
Milliyet gazetesine, "1984 yılından bugüne kadar yapılan yanlışlar, ihanetler ve ugulamalar konusunda Türk kamuoyunun aydınlatılması gerektiğine inanıyor ve görüşmeler sonunda belirlenecek bir tarihte Türk basınıyla kamuoyu önünde Celal Talabani'nin ihanetleri PKK ilişkileri, Güneydoğu'daki gerçek durum, köy korucuları, itirafçılar, faili meçhul cinayetler hakkında ve bazı siyasilerin örgütsel konumları hakkında açıklamalarda bulunacağımı beyan ediyorum." Diye bir mesaj gönderir (2)
4 Kasım 1993'te elleri önden bağlanmış kafasına iki el ateş edilmiş şekilde öldürülen Ersever’in bedeni,Ankara Elmadağ ilçesi çıkışında bulundu.
Aynı ekipten (Orgeneral Eşref Bitlis’in ekibi) olduğu söylenen Albay Rıdvan Özden, 12 Ağustos 1995 tarihinde, PKK için yapılan bir operasyon sırasında, çatışmada alnından aldığı mermi yarasıyla öldüğü söylendi! Eşi Tomris Özden’in, “eşimin cansız bedenini gördüm, alnında kurşun yarası yoktu, ensesinde yara vardı” demesine, askerlerinden birisinin, “komutanımızı bir asker vurdu” söylemine rağmen konu aydınlatılamadı!
Aynı ekipte olduğu söylenen bir kişi daha vardı.
Tuğgeneral Bahtiyar Aydın.
1993 tarihinde Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı olan Aydın, 23 Ekim 1993 tarihinde, Lice Asayis Bölük komutanlığını ziyaret için gittiği helikopterden inerken, komutanlık binası önünde, uzun menzilli bir silahla öldürüldü!
PKK tarafından öldürüldüğü söylendi.
Aydın’ın ölümü de şüpheliydi! Ancak konu hakkında ne araştırma yapıldı ne de yeterli özen gösterildi.
Bütün bu ölümlerin gerçek failleri bulunamadı, bulunmadı, bulunmak istenmedi!
Bunca şüpheli ölüm karşısında tek bir zanlı vardı!
1996 tarihinde, “örgüt üyesi” olma iddiasıyla göz altına alınan ve ağır işkence altında ifade veren Mehmet Emin Özkan adlı şahıs, “gizli tanık” olarak adlandırılan 3 itirafçı tarafından, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’a suikast düzenlemek suçuyla yargılandı!
Ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi.
21 yıldır cezaevinde.
Mehmet Emin Özkan, ailesiyle birlikte, Lice’ye bağlı Yolçatı (Sise) köyündeki evlerinin, içindeki eşya ve hayvanlar ile birlikte 1992 yılında yakılması sonrası Mersin’de yaşamaya başlamıştı.
20 yıl sonra ordudan atılan bir uzman çavuşun ifadeleri sonrası Aydın suikastıyla ilgili yeni gelişmeler yaşandı. Verilen ifade sonrası, Lice’de yaşanan olayın bir JİTEM organizasyonu olduğu, dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu ile Üsteğmen Tünay Yanardağ hakkında “Taammüden öldürme”, “Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik”, “Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 24 yıla kadar hapis cezası istendi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, 2014 yılında Lice dosyasının zaman aşımından düşmesine bir gün kala hazırladığı iddianamede, “Bu beyanlara dair tutanaklar ilgili mahkemeden celp edilerek incelenmiş; ancak Mehmet Emin Özkan'ın bu eyleme katıldığına dair herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır" ifadesi de 21 yıldır cezaevinde haksız ve sebepsiz yere yatan Mehmet Emin Özkan için umut oldu.
Bunun üzerine Özkan’ın avukatları kapatılan DGM’nin yerine bakan Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurarak yargılamanın yenilenmesi, infazın durdurularak Özkan’ın tahliyesini talep etti. Yargılamanın yenilenmesi talebini kabul eden mahkeme, infazın durdurulması için de İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Lice davasının sonucunun beklenmesine karar verdi.
Suçsuzluğu kanıtlanmasına rağmen, savcılığın hazırladığı iddianamede, “Mehmet Emin Özkan'ın bu eyleme katıldığına dair herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır” ifadesine rağmen, tutuklu sanık tahliye edilmiyor!
Mehmet Emin Özkan 21 yıldır işlemediği bir suç nedeniyle cezaevinde ve 79 yaşında!
6 cezaevi değiştirmiş.
5 kez kalp krizi geçirip 4 kez anjiyo olmuş.
Özkan’ın guatr, bağırsak, kalp, yüksek tansiyon, beyinde baloncuk, alzheimer rahatsızlıkları bulunuyor. Ayrıca hafıza kaybı ve işitme yetersizliği de bulunuyor.
Ailenin 5 defa başvurduğu Adli Tıp Kurumu (ATK), yüzde 87 oranında vücut fonksiyon kaybı raporu olan Özkan için “cezaevinde kalabilir” raporu verdi! (3)
Bir oğlu çatışmalarda yaşamını yitirmiş, üç oğlu da değişik cezaevlerinde bulunan Mehmet Emin Özkan’ın tahliye edilmemesinin bana göre tek nedeni, tüm çocuklarının aktif şekilde iktidara muhalif olması.
İntikam…
FETÖ'nün iş dünyası yapılanmasına soruşturma kapsamında tutuklanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı'nın, 'epilektik atakları arttıran uyku apnesi, hipoglisemi ve hipovitaminöz hastalıklarının ileride telafisi mümkün olmayan durumlara sebebiyet verebileceği' gerekçesiyle tahliye edilmişti! (4)
Kavurmacının rahatsızlığının on katı sorunları bulunan ve suçsuz olduğu yeni iddianameyle ispatlanan Özkan’ın tahliye edilmemesinin başka açıklaması olamaz…
DİPNOTLAR
1. https://www.ntv.com.tr/turkiye/esref-bitlisten-ozala-son-mektup,Kh57CMBp2EKPtdupFftg5
2. 10.11.1993 tarihli milliyet gazetesi
3. http://mezopotamyaajansi.com/tum-haberler/content/view/3420
4. http://www.mynet.com/haber/guncel/kadir-topbastan-tahliye-edilen-damadi-icin-aciklama-3024125-1
Nami Temeltaş: 1977 Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler öğretmenliği mezunu. 6 yıl kadar Diyarbakır, Eskişehir ve Antep cezaevlerinde siyasi tutsak olarak yattı. Siyasal nedenlerle öğretmenlik yapamadı...
HABERE YORUM KAT