Nami Temeltaş: 'Son Terörist'
Hangi niyetle, hangi anlamda söylenmiş olursa olsun, “son teröristin” asla olmayacağını, yaşadığımız 35 yıldan dolayı çok iyi biliyoruz.
“Son terörist etkisiz hale gelene kadar mücadele devam edecektir” diyerek yeni bir tartışmaya neden oldu cumhurbaşkanı.
“Terörist” tarifi genelleştirildi. Önceleri sadece PKK için kullanılan bu tanım şimdilerde iktidara muhalefet eden, barış isteyen, ölüme ve öldürmeye karşı olana kadar uzandı. Akademisyenler, öğretmenler, doktorlar, avukatlar, öğrenciler ve değişik meslek mensupları da bu tanımlamanın içerisinde yerlerini almaya başladı.
“Suça ortak olmayacağız” diyerek barış talebinde bulunan akademisyenler, kendi istekleriyle ifade vermeye gitmelerine rağmen “kaçma şüphesi” ile tutuklandılar. Hak ihlallerine karşı mücadele eden, insanların ölmesini engellemeye çalışan avukatlar da aynı sonu yaşadılar. Bir üniversitenin öğretim üyesinin ihbarıyla 25 öğrenci “terörist” olarak yakalandı.
“Terörist” kavramı genişletildi. İktidarın karşısında olan, politika ve uygulamalarını beğenmeyip eleştiren, en ufak muhalefette bulunan her insan bu kavramın içerisine sokuldu. “terörist” iktidarın yanında olmayan, yanında davranmayan, desteklemeyen her insan için kullanılır ve uygulanır bir kavram olarak ülke hukuku içerisine yerleşmeye başladı.
Taslak üzerinde çalışmaları devam eden yeni terörle mücadele yasası içerisindeki “terörist” tanımı da değiştirilerek, şiddet, zor ve silah olmaksızın sadece kullanılan ifadeleri ve siyasi duruşları “terörist” tanımına girmek için yeterli olacak şekilde değiştirilmeye çalışılıyor.
Cumhurbaşkanı sınırları da çizdi ve “ya teslim olacaklar ya da teker teker etkisiz hale getirilecekler” diyerek üçüncü yollara hendek kazdı, barikatını kurdu.
Hukukun kullanılmayacağı anlamına da gelen bu ifade, teslim olmayanların yakalanmayacağını, öldürüleceğini, yargılanmanın yapılmayacağını, verilecek tek cezanın “ölüm” olacağının altını kalın çizgilerle çiziyor. “Teslim olmak” ise koşulsuz, “ama”sız bir teslimiyeti içeriyor. “Teslim” olanın hakkı, hukuku olmayacak.
Baskı, şiddet ve ölümü tek araç haline getiren bu uygulamalarla muhalefetin, kendilerinden yana olmayanların ne kadar sineceği, ne kadar “teslim” olacağı muğlâk olsa da bilinen / tahmin edilebilen bir durum.
Tarihin hiçbir sayfasında, muhalefetin ya da bir halkın baskı, şiddet ve öldürülmelerle bitirildiği, yok edildiği veya diz çöktürüldüğü yazılı değildir.
Baskı, şiddet ve ölümler insanları bir süreliğine sindirebilir ama içerisinde biriken öfkeyi, kini, nefreti yok edemez. Dolayısı ile “son terörist” asla bitmez / bitirilemez.
Bu anlayış ile savaşa devam edildikçe de “Son terörist” hiç olmayacak, her zaman bir “son terörist” var olacak ve bu savaş, bu yıkım, bu kan kokusu hiç bitmeyecek demektir.
Savaşın bitmesi için “son terörist” denilen muhalefetin son bulmayacağı açık olduğundan, bu anlayışın bitirilmesi gerekir.
Savaşı besleyen, savaştan beslenenlerdir.
Savaş, içerisinden çıktığı vücuttan beslenip sonunda o vücudu öldüren kanser gibi, savaştan beslenenlerle beslenir, büyür, gelişir ve sonunda, kendisinden beslenenlerin desteğine ihtiyaç duymayacağı zamanlara geldiğinde onları da yok edecektir.
“Belki biz de ölebiliriz ama onlardan 10, 20, 30 kişiyi de öldürerek” diyen cumhurbaşkanı savaşın kana doymayan yüzünü de gösteriyordu.
“Biz on şehit veriyorsak on misli de öldürüyoruz” diyerek yaptıkları/çıkardıkları savaşın başarısını rakamlarla ölçmeye çalışmak sonucu değiştirmeyecektir. Devletin bütün savaş gücünü kullanarak yaptığı uygulamada elde edilen rakamsal sonuç başarı değil başarısızlıktır.
Tankı, topu, helikopter ve uçağı olmayan bir güçle savaşırken elde ettiğin bire on sayısal başarı, başarı değildir. Başarı olabilmesi için iki tarafın da aynı donanıma sahip olması gerekirdi.
40 yıldır devam eden ve sürekli “bitiyor” denen ama bir türlü bitmeyen savaş içerisinde “son terörist” denilen son düşmanın asla olmayacağını, yok edilmesi gereken “son terörist” yok edilmeden, “teröristlere” onlarcasının eklendiği öğrenilmemişse söylenecek laf da kalmamış demektir.
“Son teröristin” yok edilebilmesinin tek koşulu, “son terörist” olarak ifade edilen kişinin tüm yakınlarının, akrabalarının, aşiretinin bitirilmesi, tüm halkın tamamen yok edilmesinden geçer ki bunun adı soykırımdır.
“Son terörist yok edilene kadar” denilirken ifade edilmesi istenenin bu olmadığını umarak yazıldı bu satırlar.
Hangi niyetle, hangi anlamda söylenmiş olursa olsun, “son teröristin” asla olmayacağını, yaşadığımız 35 yıldan dolayı çok iyi biliyoruz.
Son 35 yılda, 3 binden fazla köy boşaltılarak yakıldı. 20 binden fazla insan “faili meçhul” biçimde öldürüldü / yok edildi. Zorunlu sürgün ve göçler yaşadı bir milyondan fazla insan.
Son dokuz ayda bir milyondan fazla insan zorunlu göçü yeniden yaşadı. 100 binden fazla ev ve işyeri yok edildi. Bir ilçe tamamen diğerleri kısmen yok edildi ve yok edilmeye devam ediliyor. 60’tan fazlası çocuk olmak üzere bine yakın sivil, silahsız insan öldürüldü.
“Son teröriste” kaç tane kaldı?
Yazı yazılmaya devam ederken Sisê Bingöl adlı 77 yaşındaki kadın “örgüt üyesi olma” suçuyla tutuklandı. Silopi’de 70 yaşındaki Zülfiye Şalk ile torunu iki yaşındaki Esra Şalk top atışı sonucu, başbakanın “sivil kayıp yok” demesi nedeniyle, “terörist” olarak öldürüldü.
Ölen/öldürülen bu kişiler de “son terörist” değildi.
“Son terörist” asla olmayacak…
Nami Temeltaş: 1977 Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler öğretmenliği mezunu. 6 yıl kadar Diyarbakır, Eskişehir ve Antep cezaevlerinde siyasi tutsak olarak yattı. Siyasal nedenlerle öğretmenlik yapamadı
HABERE YORUM KAT