Kürdistan’ın Bağımsızlığı: İkinci İran’ın Doğumu!
Bağımsızlık referandumuna en sert tepkiyi gösteren ülkelerden İran işi Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile sınırlarını kapatmaya kadar vardırdı. Ancak ülkede bu konuda farklı sesler de yükseliyor.
Bağımsızlık referandumuna en sert tepkiyi gösteren ülkelerden İran işi Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile sınırlarını kapatmaya kadar vardırdı. Ancak ülkede bu konuda farklı sesler de yükseliyor.
Tahran Üniversitesi Öğretim Üyesi Ahmet Nakipzade'nin makalesi en dikkat çekicilerinden biri. İşte Gazete Duvar'da yayınlanan o makale...
Ahmet Nakipzade*
Kürdistan’ın bağımsızlığına karşı çıkan herkes muhalefet edebilir ama İran, Kürtlerin arkasında durmalıdır. Çünkü İran imparatorluğunu kuran üç aileden biri olan Kürtler ve diğer İranlılar tarihi ve kültürel bakımından çok eski ve birbirinden ayrılmaz bağlara sahiptirler. Bu üç aile ise Medler, Persler ve Partlardır. İran imparatorluğunu kurma yolunda ilk adımı Medler yani Kürtler atmıştır. Son birkaç yüzyılda bu topraklara hakim olan farklı hükümetlerin gölgesi altında yaşama ve özellikle Çaldıran Savaşı gibi Kürtlerin kaderini belirlemede etkisi olan savaşların yenilgisi sonucunda büyük Kürdistan topraklarının bir bölümü İran’dan ayrıldı. Bu ayrılmanın neticesi olarak da bizim soydaşımız olan Kürt halkı farklı ülkelere dağıldı, eziyet çekti, zulüm gördü ve toplu katliamlara maruz kaldı ama Kürt olduğunu asla unutmadı.
Kürtlerden sadece bir kısmı ana vatanında kalabildi ve elbette cehalet ve bilgisizlikten dolayı Kürtler burada da (İran) zulüm görmüştür. Buranın, yani İran’ın Irak, Türkiye, Suriye ve Lübnan’dan farkı ise kendi vatanları olmasıdır. Üç bin yıldır İran’ın kanı damarlarında akmış ve İran’ın sözü dillerinde coşmuş Kürtler nereye gitsin? Kürtler kimden yüz çevirsin her ne kadar kardeşleri bazen merhametsiz davranmış olsa da!
Birincisi Halepçe, Enfal ve Şengal’de masum çocuklarının bir daha katledilmemesi için Kürtler haklarını isterken kimden yardım beklentisi içinde bulunabilir? Eğer Türkiye ve Suriye Kürtlerin bağımsızlığından korkuyorsa bırakalım korksun ama ben soydaşımı öylece bırakmayacağım. Irak hiçbir zaman milli bir devlet olmadı. Sınırları sömürge altındadır ve nüfusu da sunidir, doğal değildir. Kürtlerin Araplarla hiçbir bağı olmadığı gibi Sünni Araplar da Şiilerden farklıdır, yabancıdırlar. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Yugoslavya ve Çekoslakya gibi ülkelerin çoğu yıkıldı ve bu kavimlerden her biri birer devlet olarak yeniden kuruldu. Bu durumu göz önünde bulundurduğumuzda Irak’ın çaresiz kaderi de bu şekildedir.
İkincisi dağınık ve perişan bir millet olan Kürt halkı dünyanın bir köşesinde bir vatana sahip olabilmek için artık yavaş yavaş toparlanmaktadır. Batılılara göre İsrail’in varlığı da bu şekildeydi ki “bir devlet kurana kadar İsrail’in sakin olmayacağını” söylemişlerdir. Şu an İsrail devletinden nefret eden çok Yahudi vardır ama İsrail’in yıkılmasını istemezler. Çünkü İsrail’in yıkılması durumunda Holokost kabusunun uykularını kaçıracağını biliyorlar.
Üçüncüsü İran’ın milli menfaatleri Irak’ın güçlü merkezi bir devlet olmamasından yanadır. Diğer bir ifadeyle Irak’ın güçlü olmaması veya parçalanması durumunda daha çok bizim menfaatimize fayda sağlayacaktır. Çünkü Irak’ın merkezi yönetimleri bedevilerin umdukları vahşet dışındaki bu uyumsuzluğu koruyamadılar ve koruyamayacaklar da. Son yüzyılın tarihi şunu göstermiştir ki her ne zaman Bağdat’ta merkezi bir devlet kurulsa İran’a karşı savaş açılmış ve diş gösterilmiştir. Şuna da vurgu yapmam gerekir ki şu an Bağdat’ta meydana gelen durum asıl karar kılıcı olarak ele alınmamalıdır zira jeostratejik kaideler belirleyici olmalıdır geçici değişim ve değişiklikler değil.
Ben, Erbil merkezli bir Kürdistan devletinin hiçbir zaman İran aleyhinde kılıç çekmeyeceğine ve dostluğunu düşmanlarımızla örneğin İsrail’i İran’ın zararı için yaymayacağına inanıyorum. Bu bölgedeki bütün kültürel, toplumsal ve siyasi değerler benim Kürdistan’ı “ikinci İran”ın doğumu olarak isimlendirmeme vesile oldu. Bu ikinci İran inşallah hiçbir zaman toprağını İran düşmanlarına tahsis etmeyeceği bir şekilde kurulacaktır. Elbette onlar bizim şu anki tavrımızı unutmayacaklardır. Kürtler bilsinler ki biz her yerde onların arkasında olacağız. Biz asla Kürtlerle savaşmış ve alınlarında soykırım ayıbı yazanların yanında olmayacağız, onlara arka çıkmayacağız. Belki onların definin sesiyle sabaha kadar Irak Kürdistanı’nın bağımsızlığı için dans edebiliriz.
Aziz kardeşlerime şunu söylemeliyim ki: Ey Kürdistan kardeşlerine darılma, kırılma! Çünkü bazıları birtakım şeylere düçar olabilir ama bu kardeşlerimiz en kısa zamanda dost ve düşmanını tanıyacak ve kucaklarını senin için açacaklar. Şiddetli bir küfür ve nifağa bağlı hıyanet ve hileler açığa çıktığı zaman onlar da anlayacaklardır. Maalesef bazen gündüz gibi açık olan gerçeklerin idrakı biraz geç olabiliyor. Ey bağımsız Kürdistan ben ne kadar da sana muhtaçtım. Benim huzuru olmayan bu bölgede herhangi bir kardeşim yok ve artık senin doğumunla hiç kimse bizim Nevruzumuzdan korkmayacak. Artık hiç kimse bizi Zerdüşt ve Mecusi diye çağırmayacak. Artık İran yalnız değildir. Asır ve yüzyılların ardından Demavend gibi başı dik olan ben ve sen aydınlık ve ateş sembolüyle birer İranlıyız.
* Ahmet Nakipzade, Tahran Üniversitesi’nde siyaset bilimi üzerine dersler vermektedir.
HABERE YORUM KAT