'İmzacı Akademisyen'den Açık Mektup
Kafkas Üniversitesi (KAÜ)'de görevli "imzacı" bir "Araştırma Görevlisi"nden kamuoyuna açık mektup...
Kafkas Üniversitesi (KAÜ)'de görevli "imzacı" bir "Araştırma Görevlisi"nden kamuoyuna açık mektup...
PolitiKARS.com'a gönderilen mektubu aynen yayınlıyoruz...
İşte o mektup;
"Ben Kafkas Üniversitesine sürgün edilmiş ÖYP'li (Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı) bir barış için akademisyenler imzacısıyım. Buna tepki olarak iktidar harmanlı refleks damarlarınızdan çıkan "Vay vatan haini ", "terör destekçisi" gibi yaftalarızı siz bunu okurken duyuyor gibiyim. Sürgün tarihim olan 12 Temmuzdan beri, dayanışma içinde olduğum dostlarımın sesi bu yankıları elbette bastırıyor. Savaşın ve faşizmin dilini bırakıp barışın diliyle yeni bir gelecek inşa etmeyi talep eden bu çağrı, iktidarın hedef göstermesi sonucu şu ana kadar 186 imzacı akademisyeni hukuksuz uygulamalar ile işinden etti. Birçoğumuz soruşturmalara ve mobbinge maruz kaldık. Devlet aygıtlarının en iyi bildiği görmezden gelme politikası ise rektörlüğün lehime sonuçlanan mahkeme kararını yerine getirmemesi şeklinde vuku buluyor.
Kafkas Üniversitesi tarafından “ihtiyaç olduğu” gerekçesiyle henüz öğrenci bile almayan Mimarlık Bölümüne 17 Şubat 2016 tarihli YÖK kararıyla kadro iadem istendi. Bu sırada ODTÜ Mimarlık Tarihi programında doktora eğitimime devam etmekteydim. Bu karara karşı açtığım davada ben Kars'a geldikten sonra yürütmeyi durdurma kararı çıktı ve karar 15 Ağustos tarihinde YÖK'e tebliğ edildi. Kadromun doktora eğitimimi sürdürdüğüm ODTÜ Mimarlık Tarihi programına geri iadesine hüküm veren yürütmeyi durdurma kararı normalde 30 gün içerisinde uygulanması gerekirken üzerinden 5 ay geçti ve OHAL'de asılı kaldı. Karar hala uygulanmış değil.
Ben de saf saf düşünüyordum ki 15 Eylüle kadar Ankara'ya dönerim. İşte dersler başlar yeterliliğe hazırlanırım. Nerede? Önce YÖK'ten konuyla ilgili talimat gelmesi gerekiyormuş. Hadi koştur YÖK'e... Mahkeme kararının uygulanması için yazıyı ancak 7 Ekim’de çıkarttırabildim. YÖK'ün yolladığı yazıda "gereğinin yapılması" diyordu. Evet, gereği yapılmaya devam ediyor ve sürgün sürüyor. Subliminal talimatları iyi anlıyor bizim rektörlük.
Yok canım YÖK'ten yazı geldi artık kesin gidiyorum ben buradan. O yüzden Ankara'daki evimi kapatmaya gerek yok. Eşimin de işini gücünü bırakıp kedileri yüklenip buraya gelmesine gerek yok yani. Hani Kars’ta yaşamakla ilgili hiçbir derdim de yok ama öğrenci yok, eğitim yok, kal diyen yok, git diyen yok… Yaptığımız sözleşme gereği doktoram bitsin ben öyle gelirim yine. Bu coğrafyanın mimarlık tarihini güzel güzel anlatırım öğrencilere, Ani'ye turlar yaparız, Cumhuriyet dönemi, Rus dönemi, Osmanlı dönemi Kars'ını beraber araştırır, sergiler, seminerler düzenleriz gibi naif düşüncelerim vardı.
Konuyla ilgili görüşmelerimden ve yazdığım dilekçelerden bir sonuç yok. Yine bir sonuç alamayacağımı bilsem de kayıtlara geçsin diye yaptığım BİMER başvurumdan da bir cevap yok. Ocak ayında attığım “barış olsun” imzasına 10 ay sonra üniversite tarafından soruşturma açılıyor ve deniyor ki 6 aylık olan soruşturma açma zamanaşımı süresi yetkili amir durumu öğrendikten sonra başlar. 15 Temmuzdan sonra öğrenilmiş benim imzacı olduğum. Büyük aydınlanma!...
Evet son kozumu oynuyorum o zaman. Lehime çıkan mahkeme kararını uygulamadığı için rektörlüğü görevi kötüye kullanma suçlamasıyla savcılığa şikayet ettim. Burada arzuhalcilik ve idari hukuk üzerine bir yandan da staj yapıyorum zaten. Duyduğuma göre genelde bu dosyalar görevsizlik kararıyla savcılıktan rektörlüğe gidermiş. Konuyla ilgili soruşturma açma yetkisi rektörlükteymiş. Rektörlük kendine soruşturma açacakmış. Peki...
Şu durumda istifa etmeye kalksam karşımda kapı gibi ÖYP senedi duruyor. Bir sonraki KHK listesinde ismimi görecek miyim? Hiç şaşırmam! Rektörlük hukuksuzluk karnesindeki notunu yükseltmiş olur. Asıl çağrım hukuk varken yokmuş gibi yapan devlet organlarına: Uygulayın artık şu mahkeme kararını da hukuk devleti görelim azıcık!
Yinelemek gerekirse ki gerekiyor, bu ülkede barış ve adalet ortamı sağlanmadan atılan her adım, bizim birbirimize, komşularımıza olan güvenimizi kaybettiriyor, gitgide daha da dibe batıyoruz. Asıl istediğiniz de bu ya! Ama biz sözümüz, sanatımız ve müziğimizle karşınızdayız. Biline!"
Arş. Gör. Deniz Özden
HABERE YORUM KAT