Ali ihsan ALINAK

Ali ihsan ALINAK

Çığlık

A+A-

Usulca yürürken ara sokaklarında, fısıltıyla karışık sesler duymaya başladım. Ürperdim bir an… Nedir? Kimdir? der gibi. Korkuyla yaklaştım sesin geldiği yere. Tedirginliğimi ve korkumu belli etmeden onu tanımaya ve hissetmeye çalıştım.

Adı sen, ben ve onlardı.. İhtiyardı, avurtları çökmüş ve tarihin izlerini taşır gibiydi. Yanında çocuk yaşta birisi vardı, ona yol gösterircesine elini sıkıca kavramıştı. Çocuk beni görünce kaçar gibi oldu. Ama o çocuğun kaçmasına engel olup elini sıkıca kavradı ve kulağına bir şeyler fısıldadı. Korkacak bir şey yok der gibi.

Utandım, utancımı yüreğimde hissederek yanlarına oturdum. Etrafta kimsecikler yoktu. Ne kadarda yalnızdık. Daraldım birden.

Bir an sessizleştik, üçümüzde yere bakıp söze nasıl başlayacağımızın hesabını yapar gibiydik.

Ben bu karmaşık duygular içinde iken,  az ötemizden bir kuş kanat çırparak havalandı. Sessizliği bozmak istercesine!

Kuşun havalanmasını izlerken cesaretimi toplayarak “ne oldu?” dedim. Ve söze başladı İhtiyar adam.

………….

“Adım insanlık, yaşım tarih” dedi.

Ne demek istemişti acaba anlam veremiyordum. Dudaklarımdan sadece “eeee” sözcükleri döküldü.

Sabret dedi evladım.

Sustum.

“Ben tarihim” dedi, “Senin ve insan oğlunun tarihiyim..” Asildi ve asaleti konuştukça hissediliyordu. Söylediklerinin ve söyleyeceklerinin hiçbir kelimesini kaçırmamaya çalışıyordum. Ellerine bakarak onu dinliyordum. Elleri ne kadarda güzeldi.

Esmerdi,

Yüzüne bakabilecek cesaretimi toplayıp yüzünü incelemeye başladım.

Gözleri yeşil ve parlaktı. Saçları dökülmüştü. Kirlenmiş sakalı nasılda yakışıyordu kendisine. Heyecanlıydı anlatırken, eliyle omzuma dokununca uyanır gibi oldum, rüyamıydı dedim kendime. Bu ne güzel bir duygu.

Bana “beni iyi” dinle diyerek uyardı. Pür dikkat kesildim.

“Ben bin yaşındayım” dedi.

Ürperdim.

“Nasıl?” Dedim.

Başladı anlatmaya İhtiyar adam :

“Daha dün gibiydi, buraya gelip yerleştiğim ilk günü hatırlıyorum. Ne yapacağımızı bilendik. Bir kent kuralım dedik ve başladık çalışmaya, zenginleştikçe her dilden, her ırktan, her dinden insanlar bir arada yaşamaya başladık. Her şey çok güzeldi, ta ki yoksullaşmaya başladığımız o güne kadar.”

Etrafıma baktım..

Anlattıkları, şu an ki durumu ne kadarda güzel ifade ediyordu. Zenginliğin izleriyle birlikte yoksullaşmayı da görebiliyordum..

Ellerim terlemeye başladı. Ne kadarda acı vericiydi bu durum. Nerdeydi insanlık,

Neden yardım edemiyordum.

Ve sessizliğimi bozarak ne yapabilirim diye sordum kendisine.

Yardım etmen için beni anlaman gerek dedi. Gözlerinde yarına dair umudu görür gibiydim. Anlayacağımı ve anlatacağımı bilircesine heyecanlanmıştı. Elleri hareketlendikçe sesinin rengi değişiyordu..

Beni anlat dedi..

İnsanlığa ve dünyaya anlat ki yaşayayım. Ölüyorum, ölümüm sizinde yok oluşunuz; bunu iyi idrak et diyordu. Ürpererek dinlemeye devam ettim.

Bir kişinin ölümü neden insanlığın ölümüydü… Anlam veremiyordum.

Çelişkiydi, anlamsızlıktı.

Yaşam devam etmeliydi her şeye rağmen. Peki, nasıl olacaktı. Karmaşık duygular yaşıyorum. Yaşatmam lazım bu ihtiyarı.

İsyan ediyorum nerde insanlık..Nerdesiniz? Neden kılınız kıpırdamıyor? Bu kadar mı çaresiz olmamalı insanlık..

Ne kadar çaresizdim bir bilseniz. Ayağa kalktım ve güneşin battığı noktaya bakarak akan gözyaşlarımı ona hissettirmeden sildim. Ağladığımı ve zayıflığımı hissettirmemeliydim. Ne kadar da mağrur duruyor oysa karşımda, bende öyle olmalıydım. Derin bir nefes alarak ona döndüm, yanındaki çocuğun ve benim ellerimden tutarak bana ümidim sizlersiniz dedi.

Haykırdım..

Çığlığımı tüm dünya duyacak dedim.

Sesim sesin olacak.

Sana söz veriyorum.

Adı insanlıktı kendisi tarihti.

(*) O ANİ ’ydi.

27 Temmuz 2004

Ani : Kars’ta Antik Şehir

Not : Bu Yazı MİMARLIK Dergisi ve Manşet Haber’de Yayınlanmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış ve büyük harflerle yazılmış yorumlar PolitiKARS.com tarafından onaylanmamaktadır.