Bişar Alınak: "İddianame Değil İftiraname"
17 Şubat’ta tutuklanan siyasetçi, avukat ve yazar Mahmut Alınak’ın avukatı ve oğlu Bişar Alınak, “Mahmut Alınak davası hakikati canı pahasına söylemekten vazgeçmeyen cesur yüreklerin yargılandığı bir dava olacak” dedi.
17 Şubat’ta “Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozmak” gerekçesiyle tutuklanan siyasetçi, avukat ve yazar Mahmut Alınak’ın avukatı ve oğlu Bişar Alınak, “Mahmut Alınak davası hakikati canı pahasına söylemekten vazgeçmeyen cesur yüreklerin yargılandığı bir dava olacak” dedi.
Mezopotamya'dan Adnan Bilen’in özel haberine göre, "Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak, devletin birliğini bozmak, devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmak, devletin bağımsızlığını zayıflatmak" iddiasıyla tutuklanan ve hakkında müebbet hapis cezası istenen Kürt siyasetçi Mahmut Alınak'ın iddianamesi ve suçlamaları avukatı Bişar Alınak yorumladı.
İDDİANAME NASIL HAZIRLANMAZIN ÖRNEĞİ
Babası hakkında hazırlanan iddianameyi “iftiraname” olarak yorumlayan Avukat Bişar Alınak, iddianamedeki tüm suç isnatlarının Alınak’ın dile getirdiği düşünceleri ve makaleleri olduğunu söyledi. Alınak, “Sosyal medya trollerini ve hatta yandaş medya haber kanallarını bile kıskandıracak zorlama ve mantıksız yorumlarla hazırlanan iddianame, hukuk fakültelerinde ‘iddianame nasıl hazırlanmaz’ başlığı altında ders olarak okutulacak mahiyette ve tarihi bir belge niteliğindedir. 1977 yılında 25 yaşında yazdığı bir bildiriden ötürü ilk kez tutuklanan Mahmut Alınak yine düşüncelerinden ötürü 43 yıl sonra 13 Mayıs 2020 tarihinde mahkeme karşısında olacak. AKP döneminin İçişleri Bakanlarından İdris Naim Şahin, Mahmut Alınak için ‘Makale Teröristi’ ifadesini kullanmıştı. İçişleri Bakanı’nın düşünce özgürlüğünü mahkum eden bu tanımlamasının bugün 68 yaşında ölümle yargılanan Mahmut Alınak davasının ana mantığını oluşturduğunu söyleyebiliriz” dedi.
‘KÜRTLERİN İNSANİ TALEPLERİ TERÖRİZE EDİLDİ’
Ölümle cezalandırılmak istenen, devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmakla suçlanan Mahmut Alınak davasında Anayasa Ceza hukukunun en temel ilkelerinin yok sayıldığını ifade eden Alınak, “Mahmut Alınak davası, düşüncenin hiçbir şekilde özgür olmadığını, muhalif Kürtlerin akılla izahı mümkün olmayan mesnetsiz suçlamalarla nasıl yargılandıkları ve cezaevlerine konulduklarını ifşa eden bir devlet ikrarı niteliğindedir. İddianame suç uydurmanın ötesine geçen, okuyan herkesi hayrete düşürecek komik suçlamalarla doludur. Mahmut Alınak, kayyım atamalarına ilişkin olarak ‘uygulama faşizan bir devlet politikasıdır’ dediği için, ‘Devlet ve Kurumlarını Aşağılama ve Cumhurbaşkanına Hakaret’ suçlaması ile karşı karşıyadır. Bundan ziyade Birleşmiş Milletlere sunulmak üzere Kürtçenin ve diğer mazlum dillerin Türkçeyle eşit hale getirilmesini talep eden dilekçe göndermesi bile suç isnadı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir dile ilişkin, kaldı ki kadim kardeş denilen Kürt halkının dili için yapılan eşitlik talebi örgüt üyeliğine delil olmaktadır. Hukuk ilkeleri ile açıklanamayacak vicdani sınırları çok çok aşan bu suçlama insanlık suçu niteliğindedir. Bu suçlama dahi tek başına Kürtlerin en insani talebinin bile terörize edildiğini göstermeye yeterli bir delildir” diye konuştu.
NEFRETİN BOYUTU ORTAYA KONULDU
Yine Mahmut Alınak’ın bir makalesinde “Kürdistan” demesinin örgüt propagandası olarak değerlendirildiğini ifade eden Alınak, “Başbakanın, Cumhurbaşkanın ‘Kürdistan’ demesine üç maymunu oynayan savcılar aynı kelimeyi Mahmut Alınak veya muhalifler söylediğinde suçlama yapmakta pek mahirler. Yıllar boyunca Kürtçe diye bir dil yoktur diyen akla nazire yapan savcılığın, ‘Sözde Kürdistan’ ibaresi kullanılarak kaleme aldığı suçlama nefretin boyutlarını ve inkara dayalı politikanın yargıya intikalini bundan da ziyade yargının objektifliğini en çıplak şekliyle ortaya koymaktadır. Kaldı ki devlet arşivleri, Nutuk ve tarih, Kürdistan gerçekliğini kabul etmektedir” dedi.
ÇÖP TOPLAMAK BİLE SUÇ
Mahmut Alınak’ın işsizlik, pahalılık ve zulme karşı gerçekleştirdiği tek kişilik sessiz eylemin halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu olarak değerlendirildiğinin altını çizen Alınak şöyle deva etti: “Demokratik protesto hakkını kullanan birinin bu hakkını kullanması bile terörize edilmiştir. Bu suçlama AKP siyasetinin Kürt halkına bakış açısını özetleyen bir suçlamadır. Bu iddianame en basit demokratik hakkın dahi kullanımını yasaklayan zihniyetin yargı elbisesi giyindirilmiş baskıcı yönetimin dışavurumudur. Ceza vermek için kolları sıvayanlar tarafından aylarca telefonu dinlenen Mahmut Alınak’ın, Diyarbakır’da çöplerden kağıt, plastik vb. toplayan insanlarla beraber çöp toplamak istemesi ve bu insanlar konusunda duyarlılık oluşturma çabası dahi ‘Örgüt Üyeliği Suçu’ için delil olarak değerlendirilmiştir. Böylesi insani bir çabayı dahi kriminalize etmek ne hukukidir ne de vicdanidir.”
SUÇLAMALAR DEVLET POLİTİKASI
Mahmut Alınak’ın yazdığı Mehmet Tunç ve Bêkes kitabının gelirini aileye bağışlamasının dahi örgüt üyeliğine delil olarak değerlendirildiğini anlatan Alınak, “Hakkında mahkûmiyet kararı olmayan Mehmet Tunç’un örgüt üyesi ilan edilerek, onu ve süreci konu eden kitabının geliri aileye gitti diye örgüt üyeliği ile suçlanan bir yazar! Cizre’de sivillere yönelen katliamları kaleme aldığı için ölümle cezalandırılmak istenen bir yazar! Gerçekleri, Kürtlerin katledildiğini korkusuzca kaleme aldığı için ölümle yargılanan, cezaevinde öldürülmek istenen bir yazar! Masumiyet karinesi ve suçların şahsiliği ilkelerinin okutulduğu hukuk derslerini anlamayan hukukçuların eşsiz zeka ürünü olan bu suçlamaya tavşanlar bile güler. Mahmut Alınak’ın kavga eden iki aileden gelen barıştırma talebine kayıtsız kalmaması dahi suçlamaya konu edilmiştir. Bir barış aktivistine gelen bu talebi bile suçlamaya konu etmek yargının ne denli iktidarlaştığını kanıtlar niteliktedir. Söylemediği sözlerden, cevap vermediği SMS’lerden dahi yargılanan Mahmut Alınak davası günümüz yargısını ifşa eden devlet politikasının özeti ve ikrarı niteliğindedir” diye konuştu.
BİREYSEL BİR DAVA DEĞİL
Bu komik suçlamalar bahane edilerek tutuklanan Mahmut Alınak’ın 68 yaşında müebbetle yargılandığını hatırlatan Alınak, “Mahmut Alınak tutuklanmadan evvel cilt kanseri şüphesi ile tedavisine başlanacaktı. Sadece bu değil bu hastalıkla birlikte birçok kronik rahatsızlığı mevcut. 65 yaşın üzerindeki yaşlı kişilere sağlık riski nedeni ile sokağa çıkma yasağı getirilen bu salgın günlerinde Mahmut Alınak kalabalık bir cezaevi koğuşunda birçok kişi ile beraber tutuluyor ve her an hastalık riski ile karşı karşıya, işte bu yüzden Mahmut Alınak ölümle yargılanıyor. 13 Mayıs 2020 tarihinde görülecek Mahmut Alınak davası bireysel bir dava değildir. Bu davada, düşünce ve ifade özgürlüğü, siyaset yaparken, suç uydurularak cezaevlerine konan binlerce Kürt siyasetçi yargılanacak. 13 Mayıs’ta bir barış aktivisti çöp toplamak istediği için yargılanacak. ‘Kürtçe özgür olsun’ dediği için bir baba, bir dede ölümle yargılanacak. 13 Mayıs’ta ‘Cizre’de, Nusaybin’de; Silopi’de, Sur’da, İdil’de, Şırnak’ta sivil insanlar katledildi’ dediği için bir siyasetçi öldürülmek istenecek. Mahmut Alınak davası hakikati canı pahasına söylemekten ve mücadele etmekten vazgeçmeyen cesur yüreklerin yargılandığı bir dava olacak” diyerek bitirdi.
HABERE YORUM KAT