Abdullah Öcalan’dan Çağrı
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları, İmralı’da müvekkilleriyle 22 Mayıs’ta yaptıkları görüşmeye ilişkin basın toplantısı yaptı.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “Eyleminizin sona ermesini bekliyorum” çağrısından sonra tutuklular, açlık grevi ve ölüm orucunu sonlandırdıklarını duyurdu.
PKK ve PAJK’li tutuklular adına Deniz Kaya tarafından yapılan açıklamada, “Önder Apo’nun çağrısı doğrultusunda süresiz dönüşümsüz açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerimizi sonlandırıyoruz” denildi.
HDP'nin Diyarbakır il binasında ise milletvekilleri Leyla Güven’in mesajını açıkladı. Açlık grevi eylemini bugünden itibaren sonlandırdığını söyleyen Güven, “Bu mücadelenin varması gereken yer onurlu bir barıştır” dedi.
HASTANEYE KALDIRILIYORLAR
Açıklamaların ardından cezaevlerindeki açlık grevcileri Diyarbakır Gazi Yaşargil Araştırma Hastanesi, Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesi ve Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesine kaldırılıyor.
ANNELER: BARIŞTAN BAŞKA BİR ŞEY İSTEMİYORUZ
Çocukları açlık grevinde olan beyaz tülbentli annelerden Cemile Bayram Evrensel'e verdiği demeçte, "3 aydır çocuklarım açlık grevinde. Biri kardeşim biri de oğlum. Bir sürü sağlık sorunları oluşmuş kendilerinde. Bugün açlık grevleri sona erdi, bugünden sonra da barış, başka bir şey istemiyoruz" dedi.
Bir başka anne Mülkiye Güzel ise "5 aydır çocuğum açlık grevinde hepsi benim çocuklarım. Son bulacağına inanmıyorduk. Bu günleri gördüğüm için çok mutluyum. Hiçbir annenin yüreği yanmasın bizim ki de yanmasın" diye konuştu.
AVUKATLAR, GÖRÜŞMEYİ AKTARDI VE ÖCALAN'IN MESAJINI OKUDU
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları, İmralı’da müvekkilleriyle 22 Mayıs’ta yaptıkları görüşmeye ilişkin basın toplantısı yaptı. Titanic Downtown Beyoğlu Hotel’de kameraların karşısına geçen Asrın Hukuk Bürosu avukatları Nevroz Uysal, Rezan Sarıca, İbrahim Bilmez ve Raziye Turgut, açlık grevi ve ölüm orucuna ilişkin Öcalan’ın mesajını iletti.
Açlık grevi eylemleri sonrası 8 yıl aradan sonra 2 Mayıs’ta ilk kez avukatlarıyla görüşen ve görüşlerini İmralı’daki diğer tutuklularla birlikte 7 maddede kamuoyuna duyuran Öcalan, avukatlarıyla yaptığı 22 Mayıs’taki ikinci görüşmede bu kez süren eylemlere dair mesaj verdi.
İbrahim Bilmez, Öcalan’la yaptıkları görüşmenin temel gündeminin açlık grevi ve ölüm orucu eylemleri olduğunu söyledi.
Daha sonra Nevroz Uysal, Asrın Hukuk Bürosu adına hazırlanan metni okudu. 22 Mayıs’ta gerçekleşen İmralı görüşmesine dikkat çeken Uysal, Öcalan’ın daha önceki görüşmede kaleme alınan 7 maddelik deklarasyonun tartışılmasını olumlu bulduğunu söyledi. Öcalan'ın şu anki duruma ilişkin bir "müzakere süreci"nden söz edilemeyeceği yönündeki görüşünü yinelediği aktarıldı.
Öcalan'ın "Toplumsal uzlaşı, demokratik siyaset, demokratik müzakere ve onurlu barış" konularının tartışılmasının Türkiye’nin temel ihtiyacı olduğunu ve kendisinin de bu maddelerin Türkiye siyasetinin temel değerleri haline gelmesi açısından üzerine düşeni yapacağını belirttiği aktarıldı.
Öcalan'ın mesajlarının tüm demokrasi güçlerine, Türkiye’nin her yelpazesindeki siyasi yapılara ve devlete olduğu belirtilirken “Tüm çevrelerden nasıl bir karşılık verileceğini 30-40 gün sonra anlarız” diyerek şu anda hiçbir çevrenin tutumu için herhangi bir yorum yapmadığı ifade edildi.
Suriye'de çözüm konusundaki görüşlerini yinelediği belirtilen Öcalan'ın Kürtlerin ve diğer toplulukların temel haklarının anayasal güvenceye alınmasının zorunluluğuna vurgu yaptığı ve bu meseleye dair tartışmaların derin, tarihi sonuçlara yol açacak şekilde yürütülmesi, günlük, dar siyasi gündemlere sıkıştırılmaması gerektiğini söylediği aktarıldı.
Öcalan'ın avukatları "Sayın Öcalan’ın onurlu barış temelinde sorunların demokratik müzakere yöntemi ile çözülmesi yönündeki pozisyonunu koruduğunu, gelecek açısından umutlu olduğunu ve kendine güvendiğini açıkça gördük. Bu vesile ile İmralı cezaevinde uzun yıllardır sergilenen gayri hukuki tutumun bir bütün olarak aşılması için demokratik kamuoyunun sorumluluk üstlenmesi ve sürecin takipçisi olması gerekliliğine olan inancımızı belirtiyoruz. Yasal hakların tesisinin hiçbir tartışma ve ayrımcılığa yer vermeksizin sağlanması konusunda gerek yönetsel gerekse de yargısal mercilerin sorumluluklarını yerine getirmeleri hukukun gereği olduğu kadar ahlaki bir sorumluluktur" dedi.
ABDULLAH ÖCALAN'IN MESAJININ TAM METNİ
Daha sonra Öcalan’ın açlık grevi ve ölüm orucuna dair mesajı okundu.
Öcalan’ın mesajı şöyle:
"Değerli yoldaşlar,
Başta açlık grevi ve ölüm orucuna kendini yatırmış arkadaşlar olmak üzere iki avukatımın yapacağı geniş açıklamalar ışığında eyleminizin sona ermesini bekliyorum. Bana ilişkin maksadınızın hasıl olduğunu da rahatlıkla belirtip hepinize en derin sevgi ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Asıl bundan sonrasında da bana yeterli yoğunluk ve iradeyle eşlik etmenizi de özenle belirtiyor ve umuyorum.
Bitmeyen sevgi ve selamlarımla."
Haberin uzantısı...
LEYLA GÜVEN'İN MESAJI
Leyla Güven'in "Açlık grevi eylemine son veriyor, tecride karşı mücadelemi sürdürüyorum" başlığıyla yayımladığı mesajının tam metni şöyle:
Kürdistan'ın da içinde bulunduğu Ortadoğu coğrafyası, ateş topu misali tüm yakıcılığı ile tam bir savaş alanıdır. Bu savaş alanında Kürtlere karşı siyasal, kültürel inkar ve teslimiyet politikaları dayatılarak, özgür yaşam engelleniyor. Bu engellerin aşılması için Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan'ın demokratik ulus perspektifi artık kabul gören bir gerçektir. Dünyayı sarsmaya devam eden Rojava
Devrimi deneyiminde de görüldüğü üzere, Demokratik Ortadoğu tezi bu coğrafyadaki bütün halkları kapsamaktadır. Kürt sorunun Ortadoğu genelinde demokratik çözümü için projesi olan en önemli aktör Sayın Öcalan’dır.
Bugün ülkede Sayın Öcalan şahsında tüm topluma yayılan tecrit, her şeyden önce insan olmanın utancını yaşatıyor. Buradan hareketle diyebilirim ki, bizim tek şansımız devrimci oluştadır. Çünkü bir tek devrimcilik bu utancı önleyebilir ve hoş görülemez olana, gaspa karşı durabilir.
Ben Kürt halkının bir ferdi olarak 1994 yılından bu yana kesintisiz olarak farklı alanlarda siyasi faaliyetler yürüttüm. Yaşadığımız bütün hukuksuzluklara rağmen mücadelemizi sürdürdük. Ancak gelinen aşamada doğru, etkili, öngörülü, kapsayıcı bir siyaset yürütemediğimi net olarak görebiliyorum.
Sayın Öcalan üzerindeki tecridin bir halka uygulanan tecrit olduğunu bilerek, özgür irademle süresiz ve dönüşümsüz açlık grevini başlattım. Tecrit kaldırılana kadar da sürdüreceğimi belirttim. Çünkü son 20 yıldır mutlak tecrit altında olmasına rağmen barış çabalarından asla taviz vermeyen Sayın Öcalan'ın düşüncelerinin dışarı çıkması, sadece Kürtler için değil bu topraklarda yaşayan bütün halklar için son derece önemlidir.
Bugün açlık grevimizin 7. ayındayız. Başta Nasır Yağız olmak üzere, zindanlarda, “yaşamı uğruna ölecek kadar sevenlerin” yoldaşları olan binlerce arkadaşım büyük bir güç ve destekle bu eylemi sahiplendi. Direnişimiz Strazburg’tan dünyanın dört bir yanına yayıldı ve üç vekil arkadaşım da bu süreçte bizimle birlikte direnişi büyüttü. Böylece bu eylem bir direniş yılına dönüştü.
Bu süreç boyunca açlık, sessizlik ile değil ama bizi yaşatmak uğruna yaşamlarını feda eden, sessizliğe canlarıyla çığlık olan yoldaşlarımızın şehadetleri ile burulduk, zorlandık. Zülküf Gezen, Ayten Beçet, Zehra Sağlam, Medya Çınar, Yonca Akici, Siraç Yüksek, Mahsum Pamay, Ümit Acar ve Uğur Şakar.
Onlar bu sürecin gerçek kahramanları ve sahipleridir. Her birini saygıyla ve minnetle anıyorum...
Ayrıca 27 gündür sürdürülen ölüm orucu direnişini de özellikle vurgulamak istiyorum. 30 yoldaşımız zaten sürdürdükleri açlık grevi eylemini ölüm orucuna dönüştürerek, tecride karşı sarsılmaz bir iradeyi ortaya koydular.
Bizler topraklarımızda yaşanan acıların son bulması için, onurlu bir barış için Sayın Öcalan’ın tek muhatap olduğunu biliyoruz. Bu açlık grevi direnişinin amacı da Sayın Öcalan üzerindeki hukuksuz ve insanlık dışı tecridin kaldırılarak, Ortadoğu’yu da kapsayan barış çabalarının önünün açılmasıydı. 2 Mayıs’ta yapılan görüşmede kamuoyu ile paylaşılan 7 maddelik deklarasyon niteliğindeki çözüm önerileri, Sayın Öcalan’ın Türkiye demokrasisine sunacağı katkının somut ifadesidir. Bu nedenle İmralı tecrit sisteminin kaldırılması, Kürtler kadar Türkiye halkları açısından da kazanımlar sağlayacaktır.
Bu süreçte sokağa çıkan beyaz tülbentli analar da dünyanın diğer ucundan, Arjantin’den beni ziyarete gelen Plaza De Mayo annesi Nora da “barış”ın annelerin kutsal direnişi ile yeşereceğini bir kez daha gösterdi. Anneler ve evlatları yeni bir umudun tomurcuğu oldular.
Geldiğimiz aşamada, direniş mutlak tecridin kırılmasına yönelik bir kapı araladı. PKK Lideri Sayın Öcalan ile ilk olarak ağabeyi Mehmet Öcalan, ardından da iki kez avukatları görüştüler. Ancak tecridin tamamen ortadan kaldırılması için farklı yöntemlerle aktif mücadelemize devam edeceğiz. Bunun yükümlülüğü artık biz aktif demokratik siyaset yürütenlerin omuzlarındadır. Siyaset çözüm üretemiyorsa yeni sorunlar yaratır.
Bu sorumlulukla ve bilinçle hareket edeceğime söz verirken, bugünden itibaren başlatmış olduğum açlık grevi eylemimi sonlandırıyorum. Belirtmek isterim ki açlık grevi direnişimiz amacına ulaşmıştır. Ancak tecride karşı direnişimiz ve toplumsal barış için mücadelemiz her alanda sürecektir. Bu mücadelenin varması gereken yer onurlu bir barıştır.
Yanımda olan herkese teker teker teşekkür ediyorum. Bu faşizm ve baskı ortamında direnişimize ses veren, ses olan, bize inanan, umudunu kaybetmeyen herkese çok teşekkür ediyorum. En başta da bütün saldırı ve engellemelere rağmen alanları terk etmeyen Barış Anneleri ve tüm kadınlara sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. “Umut zaferden değerlidir”, umut ettik ve başardık.
TUTUKLULARIN MESAJI
PKK ve PAJK’lı tutuklular adına Deniz Kaya tarafından yapılan açıklamada, “Önder Apo’nun çağrısı doğrultusunda süresiz dönüşümsüz açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerimizi sonlandırıyoruz” denildi.
"Leyla Güven yoldaş derin yurtseverlik ve demokratlık bilinciyle Önder Apo üzerindeki tecridin Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürdistan'ın özgürleşmesinin önünde en önemli engel olduğunu görerek 8 Kasım tarihinde tecridin kırılması için süresiz-dönüşümsüz açlık grevi başlatmıştır. Uzun bir süredir tecridin kaldırılması konusunda bir arayış içinde olan biz PKK ve PAJK’lı tutsaklar 27 Kasım’da tüm zindanlar olarak süresiz dönüşümlü açlık grevi eylemini başlatarak, zindanlarda mutlak tecridin kaldırılmasına dönük kararlılığımızı ortaya koyduk. 16 Aralık tarihinde başlattığımız süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemine 343 arkadaşla devam ederken, 1 Mart tarihinde ise 2892 arkadaşın dahiliyetiyle süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemini kararlı bir şekilde sürdürdük. 30 Nisan’da 15 arkadaş, 10 Mayıs’ta 15 arkadaş olmak özere toplam 30 arkadaşla ölüm orucu eylemine başlanıldı. Bu eylemlerimizle tecritle yan yana yaşamak istemediğimizi ortaya koyduk. Gelinen aşamada ‘Faşizmi yıkalım tecridi kıralım’ hamlemizi büyük bir kararlılıkla sürdürürken şehitlerimizle yaptığımız sözleşmeye bağlılık gereği direnişin ölçüsünü büyütmek ve başarmak kaçınılmaz bir görev olarak karşımızda durmaktaydı. Özellikle direniş hamlemizin ilk şehitleri olan Zülküf, Ayten, Medya, Mahsun, Zehra, Yonca, Siraç ve Uğur yoldaşların fedai eylemleri bizlere daha büyük sorumluluklar yüklemiştir. Bir kez daha özgürlüğe ve hakikate adanmış kahraman şehitlerimizi anıyoruz ve anılarına her daim bağlı kalacağımızın sözünü veriyoruz.
Tecridi kırma eylemlerimiz Kürdistan'ın 4 parçası ve yurtdışındaki Kürt halkı tarafından sahiplenildi. Türkiye'deki demokrasi güçleri, insan hakları ve hukuk örgütleri ve dünyanın her yerindeki demokrasi güçleri, aydınlar, yazarlar ve insan hakları kuruluşları direnişimize önemli destekler sundular. Direnişin yaygınlığı ve desteğin büyüklüğüyle eylemimiz ve taleplerimiz dünyanın en haklı, en meşru ve kabul edilebilir eylem ve talepleri haline geldi. Tecride karşı mücadele bir demokrasi ve özgürlük mücadelesi olarak tecridi savunulamaz hale getirdi. Öte yandan Avrupa’da ve dünyada halkımız ve demokrasi güçleri zindanlarda insan haklarını gözetmekle sorumlu kurum olan CPT üzerinde de ciddi bir baskı kurdular. Avrupa Konseyi’ni ve CPT’yi İmralı’daki tecride karşı tutum almaya çağırdılar.
Kürt halkının iradesi ve vicdanı olan Beyaz Tülbentli Kürt analarının aylardır yürüttükleri mücadele de tecridi tüm insanlığın vicdanında mahkum etti ve tümüyle olmasa da tecridin kırılmasında büyük rol oynadı.
Görkemli direnişlerimiz sonucu Önderliğimize dönük uygulanan gayri hukuki yaklaşımlar aşıldı ve Önderliğimizle avukat görüşmesi yaptırıldı. Önder Apo bu görüşmede toplumsal uzlaşma, demokratik müzakere ve onurlu barış doğrultusunda Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü konusundaki demokratik siyasi iradesini bir kez daha ortaya koydu. Türkiye'nin demokratikleşmesi ve onurlu barış konusunda Önder Apo’nun rolünün belirleyici olduğu bir kez daha görülmüştür. Tecridin tümden kalkması Türkiye'nin demokratikleşerek Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye'nin tüm demokratikleşme sorunlarının çözülmesi açısından önemli olduğu kuşku götürmez bir gerçekliktir. . Bu açıdan tecridin kaldırılması, Önder Apo’nun özgür yaşar ve çalışır hale gelmesi sadece bizlerin ve Kürt halkının değil, başta Türkiye halkları ve demokrasi güçleri olmak üzere Ortadoğu ve dünyadaki demokrasi güçlerini de ilgilendiren temel bir mesele olduğu aynı zamanda bir sorumluluk yüklediği anlaşılmalıdır.
Önder Apo’yla görüşme ve 7 maddelik demokratik müzakere ve onurlu barış çağrısı bizler açısından heyecan verici olmuştur. Önder Apo 2 Mayıs görüşmesinde eylemlerin ölüm noktasına getirilmemesi gerektiğini belirtmiştir. Ancak bu görüşme bir defalık olduğundan bizim açımızdan tecridin kalktığı anlamına gelmemiştir. Bu açıdan bizler PKK ve PAJK’lı tutsaklar olarak Önderliğimizin üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin kaldırılması, avukat ve ailelere uygulanan görüşme yasağının tümden kaldırılması gerektiğini belirtmiş ve bu çerçevede eylemlerimizi sürdürme kararına varmıştık. Bu kararımızdan sonra Adalet Bakanı İmralı’daki avukat yasağının ortadan kalktığını açıkladı. Buna karşı ailelerimiz, avukatlarımız, insan hakları örgütleri, barolar ve tüm demokrasi güçleri hukuki olmayan bu yasağın fiili olarak tümden kalktığının da ortaya konulması konusunda çağrılarını yenilediler.
Bu ortamda Önder Apo avukatlarıyla yeniden görüştürülmüştür. Adalet Bakanı’nın yasağın kalktığını söylemesinden sonra bu görüşmenin yaptırılması önemlidir. Önder Apo bu görüşmede bizler ve tüm tecridi kırma eylemcilerine çağrı yapmış ve eylemlerin bırakılmasını istemiştir. Tecridin haksız, gayri meşru ve hukuk dışı olduğunun yaygın kabul gördüğü bu ortamda Önder Apo’nun eylemlerin sonlandırılmasını istemesi anlamlı ve bizler için yerine getirilmesi gereken bir sorumluluk olmaktadır.
Bu nedenle Önder Apo’nun çağrısı doğrultusunda bizler, PKK ve PAJK’lı tutsaklar olarak süresiz dönüşümsüz açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerimizi sonlandırıyoruz.
Tecride karşı direnişimizde bu mücadelemize en büyük desteği veren tutsak analarına ve barış annelerine saygılarımızı iletiyor, gösterdikleri direnişten onur duyduğumuzu, tüm yaşamımızda onlara layık olmaya çalışacağımızın sözünü veriyor, hepsinin ellerinden hürmetle öpüyoruz.
Direnişimize destek veren halkımıza, Türkiye halklarına, demokrasi güçlerine, insan hakları örgütlerine, hukuk kurumları ve barolara, sivil toplum kuruluşlarına, tüm siyasi çevrelere ve dünyanın her tarafında destek veren demokrasi güçleri ve aydınlarına teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Önder Apo’yla görüşmeler olmuştur, yasakların kalktığını bizzat Adalet Bakanı açıklamıştır. Bundan sonra sorumluluk demokrasi güçlerine, insan hakları ve hukuk örgütlerine düşmektedir. Avukatların ve ailelerin sürekli görüşme yapmasını takip etmelidirler. Bu konuda yeni yasaklar ortaya çıktığında bu uygulamaların hukuksuz olduğunu ve yasakların olamayacağını, bizzat adalet bakanının belirttiğini vurgulayıp bu uygulamalara karşı mücadele etmelidirler.
Bu süreçte demokratikleşme ile tecride karşı mücadele arasındaki bağ çok iyi görülmüştür. Bu açıdan bundan sonra uygulanacak tecride karşı Türkiye halkları ve demokrasi güçleri Kürt halkıyla birlikte mücadele vermelidir.
Halkımız da bizler de artık Önder Apo üzerindeki tecritle yan yana yaşamak istemiyoruz. Önder Apo üzerindeki tecrit halkımıza ve demokrasi güçlerine zulüm ve baskı olarak uygulanmaktadır. Bu açıdan dün olduğu gibi bundan sonra da uygulanan tecride karşı sessiz kalmayacağımız açıktır. Tecrit aynı zamanda halkımıza tecrit, baskı ve zulüm olduğundan dolayı halkımıza yönelik uygulanan tecrit, baskı ve zulme karşı her yerde direneceğimiz gibi zindanlarda da direneceğimiz tartışmasız bir gerçekliktir.
Önder Apo’ya bağlılığımızı ve saygılarımızı bir daha vurguluyor, ruhen, bedenen ve zihnen güçlü olacağımızı aynı zamanda yeterli yoğunluk ve iradeyle eşlik edeceğimizi belirtiyoruz. Her daim Önderliğimizin yaşam ve mücadele çizgisinde yürüyeceğimizin sözünü veriyoruz."
GÖRÜŞME 22 MAYIS'TA GERÇEKLEŞTİ
Asrın Hukuk Bürosundan avukatlar Rezan Sarıca ve Newroz Uysal, 22 Mayıs'ta İmralı Kapalı Cezaevi'nde Öcalan'la görüşmüştü. Görüşmeden, Öcalan'a yönelik tecridin sonlandırılması talebiyle başlayan ve bugün 200. gününe giren açlık grevleri ve 27. günündeki ölüm orucuna dair önemli mesajlar çıkması bekleniyordu.
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın avukatları Rezan Sarıca ve Newroz Uysal İmralı'ya hareket etti
Görüşme sonrası yapılan tek açıklamada “22 Mayıs’ta Müvekkilimiz Sayın Abdullah Öcalan ile gerçekleştirdiğimiz- görüşmede müvekkilimizi açlık grevlerine dair görüşlerini, yine onun isteği üzerine öncelikle grevcilere iletmekte ve onlarla tartışmaktayız. Bu tartışma sonuçlandığında kamuoyunun merakla beklediğini bildiğimiz bu konuda doyurucu bir açıklamayı vakit kaybetmeksizin paylaşacağız. Saygılarımızla” denildi.
LEYLA GÜVEN'İN AÇLIK GREVİ 200. GÜN SÜRDÜ
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecridin kaldırılması talebiyle Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde başlattığı ve tahliyesinin ardından evinde sürdürdüğü açlık grevi eylemi bugün 200. günündeydi.
GÜVEN'İN İLK AÇIKLAMASI: BUGÜNDEN İTİBAREN HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK
Jinnews’in haberine göre; Leyla Güven, Öcalan’ın mesajının ardından şunları söyledi: "Bu zafer Zülküf hevalin, Ayten hevalin, Medya hevalin, Zehra hevalin, Gonca hevalin, Mahsun hevalin ve tüm direnişçi arkadaşların hayata geçirdiği eylemler sayesinde gelişti. Yine annelerin eyleminin kazanımıdır. Sayın Öcalan'ın dediği gibi demokratik siyasetimizi sürdüreceğiz. Kürt halkı tarih boyunca kimseye haksızlık etmemiştir. Bu nedenle eylemimizi annelerle birlikte yürütmeye devam edeceğiz. Mutlaka kazanacağız. Zalimin zulmü varsa mazlumun da Allah'ı var. Bu yüzden kazanacağız. Annelerin ellerinden öpüyorum zafer Kürt halkınındır. Sayın Öcalan'ın sesi çıktı, artık Ortadoğu coğrafyası bahardır. Bugünden itibaren her şey çok güzel olacak.”
Mezopotamya Ajansının haberine göre aynı taleple Erbil'de açlık grevine başlayan HDP üyesi Nasır Yağız 187, Strasburg’da 14 kişi ve Galler’de İmam Şiş 161, cezaevlerinde 16 Aralık’ta başlayan tutuklular 162 gündür eylemde. Açlık grevleri 1 Mart itibariyle tüm cezaevlerine yayıldı.
30 TUTUKLU ÖLÜM ORUCUNDAYDI
Aslı Doğan ve Ardıl Çeşme Gebze Kadın Kapalı Cezaevi'nde; Zozan Çiçek, Şükran Aydın ve Nesrin Akgül Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nde; Ahmet Topkaya, Ferhat Turgay, Abdulhalik Kaplan, Enver Dönmez ve Ergin Akhan Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nde; İhsan Bulut, Özhan Ceyhan, Vedat Özağar, Erol Cengiz ve Ahmet Anığı ise Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde 30 Nisan tarihi itibariyle eylemlerini ölüm orucuna çevirdi. Birinci ölüm orucu grubunun eylemi bugün 27’nci günündeydi.
Yine 10 Mayıs’tan itibaren ölüm orucu eylemine ikinci bir 15 kişilik grup katıldı. Kandıra Cezaevi’nde Yaşar Cinbaş, Muhammed İnal, Diyadin Akdemir ve Engin Kahraman; Bolu F Tipi Cezaevi’nde İbrahim Doğan, Ahmet Emin Eren ve Mustafa Taştan; Patnos Cezaevi’nde Senar Efe, Burhan Şık, Faysal Atak ve Şafii Kayhan; Tekirdağ 1 No’lu Cezaevi’nde Reşat Özdil; Tekirdağ 2 No’lu Cezaevi’nde Zeki Bayhan ve Yılmaz Yıldız; Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde Sait Öztürk ise 10 Mayıs’ta başlattıkları ölüm orucu eylemini 17 gün sürdürdü.
ÜÇ VEKİL HDP BİNASINDA AÇLIK GREVİNDEYDİ
HDP milletvekilleri Dersim Dağ, Tayip Temel ve Murat Sarısaç'ın partilerinin Diyarbakır İl Örgütü binasında başlattığı eylem de, 3 Mart’tan bu yana devam ediyordu.
Erzincan T Tipi Kapalı Cezaevi'nde 7 Ocak'ta açlık grevine başlayan Sedat Akın, tahliye edilmesi ardından eylemini Batman’daki evinde; Gurbet Ektiren, Bakırköy Cezaevi’nde 15 Ocak’ta başladığı açlık grevi eylemini tahliye olduğu 8 Mart’tan bu yana Mardin’in Derik ilçesindeki evinde; İhsan Sinmiş (56), 1 Mart’ta Silivri Cezaevi'nde başladığı açlık grevini 11 Mart’ta tahliye olduktan sonra İstanbul Küçükçekmece’deki evinde; Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'ndeki Murat Aksin, 15 Mart’ta başladığı eyleme, 25 Mart’ta tahliye edildikten sonra Derik’teki evinde; Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde 5 Ocak’ta açlık grevine başlayan Mahsun Şen, eylemini tahliye olduğu 17 Nisan’dan sonra Derik’teki evinde; HDP Ceylanpınar ilçe eski Eş Başkanı Hızni Kılınç, 1 Mart’ta başladığı açlık grevini, 13 Mayıs’ta tahliye edildikten sonra Ceylanpınar'daki evinde; Diyarbakır’daki HDP binasında açlık grevine başlaması üzerine gözaltına alınıp tutuklanan İsmet Yıldız 29 Mart'ta, Sevican Yaşar 2 Nisan’da, Salih Tekin ve Bilal Özgezer ise 5 Nisan’da tahliye edildikten sonra eylemi evinde sürdürdü.
YAŞAMINA SON VERENLER
Almanya’nın Krefeld kentinde de 20 Şubat tarihinde mahkeme önünde bedenini ateşe veren Uğur Şakar, tedavi gördüğü hastanede 22 Mart’ta yaşamını yitirmişti.
Tecridi protesto etmek amacıyla Zülküf Gezen (33) 17 Mart'ta Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi'nde, Ayten Beçet (24) 23 Mart'ta Gebze Kadın Kapalı Cezaevi'nde, Zehra Sağlam (23) 24 Mart'ta Oltu T Tipi Kapalı Cezaevi'nde, Medya Çınar (24) 25 Mart'ta Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde, Yonca Akici 9 Mart’ta Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde, Siraç Yüksek 2 Nisan’da Osmaniye 2 No'lu T Tipi Kapalı Cezaevi'nde, Mahsum Pamay ise 5 Nisan’da Elazığ 1 No'lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde yaşamına son verdi.
HABERE YORUM KAT