3 Gün Sokağa Çıkma Yasağı Uygulanacak
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 büyükşehir ve Zonguldak'ta resmi tatil olan 1 Mayıs Cuma gününde de sokağa çıkma yasağı uygulanacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı kabine toplantısı sonrası gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’de coronavirüs salgını nedeniyle her vatandaşa birinci sınıf hizmet verildiğini savunan Erdoğan, Türkiye’nin dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinden daha iyi durumda olduğunu söyledi.
Türkiye’nin coronavirüs salgını sonrası yeniden yapılanacak dünyada 2023 hedeflerinin ötesinde bir yerde konumlanacağını beklediğini söyleyen Erdoğan, bugüne kadar salgınla ilgili olarak atılan adımları anlattı.
HAYATI NORMALE DÖNDÜRME PROGRAMI
Hayatı normale döndürmeye yönelik kapsamlı bir program hazırladıklarını söyleyen Erdoğan, bu programın yakında kamuoyuyla paylaşılacağını söyledi.
"Salgın nedeniyle adliyelerdeki dava, icra, şikayet itiraz, bildirim süreleriyle ilgili ertelemenin 30 Nisan’da dolan tarihini 15 Haziran’a kadar uzatıyoruz" diyen Erdoğan, çiftçilerin Mayıs-Haziran kredi ödemelerini altı ay ertelediklerini ifade etti.
Erdoğan ayrıca Araştırma-Geliştirme Merkezleri ile Teknoparklarda uygulanan evden çalışma uygulamasını 27 Mayısa kadar uzatıldığını açıkladı.
3 GÜN SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI
30 büyükşehir ve Zonguldak'ta haftasonları uygulanan sokağa çıkma yasağını ramazan bayramı sonrasına kadar uygulamayı düşündüklerini ifade eden Erdoğan, bu haftasonu 1 Mayıs Cuma gününün de sokağa çıkma yasağına dahil edileceğini belirtti.
31 ilde 30 Nisan Perşembe geceyarısı başlayacak olan sokağa çıkma yasağı, 3 Mayıs Pazar geceyarısı 00.00’da sona erecek.
1 Mayıs Cuma günü marketler 09.00-14.00 arası açık olacak.
“ALTUN’A KARŞI İFTİRA KAMPANYASI...”
Erdoğan konuşmasında muhalefete de yüklendi.
Salgın sonrası küresel sistemin çarpıklıklarıyla birlikte ülkemizdeki siyaset anlayışının da köklü bir sorgulamaya tabi tutulacağını ifade eden Erdoğan, özetle şunları dedi:
“CHP’nin başı çektiği muhalefet anlayışı hep uzlaşma yerine çatışmayı, birlik ve beraberlik yerine bölücülüğü, müsamaha yerine kin ve nefreti körüklemeyi esas almıştır.
“Son dönemde belediyelerin yardımlarını yasakladığımız ısrarında, İletişim Başkanımıza ev ve aile mahremiyetine yönelik fütursuz saldırının gerisinde işte bu hastalıklı zihniyet vardır.
“İletişim Başkanımızın görevi gereği istediği yerde ikamet etme hakkı vardır. Kendisi ailesiyle birlikte, İstanbul’un eski bir semtindeki 45 metre kare taban oturumu olan mütevazi bir evde yaşamayı seçmiştir. Hukuken evini kendi arsası içinde büyütme imkanı olduğu halde bunu da yapmamıştır.
“Evinin yanında tüm mahallenin bizar olduğu 200 küsur metrekarelik mezbelelik alanı ise Vakıflar Genel Müdürlüğünden kiralayarak bakımını üstlenmiştir.
“Bu takdir edilmesi gereken çaba, il ve ilçe başkanından medyasına kadar CHP zihniyeti tarafından topyekun iftira kampanyasına dönüştürülmeye kalkışılmıştır.
“CHP Üsküdar İlçe Başkanı ‘Ben gittim evin yanındaki arazinin fotoğrafını çektim, il başkanıma rapor ettim’ diyor. CHP İl Başkanı da kendi sosyal medya hesabında, ‘Partinin talimatıyla gitmiştir yine gidecektir’ diyerek bu durumu açıkça kabul ediyor. CHP Genel Başkanı ise ‘İlçe başkanımız oradan geçiyormuş, fotoğraf çekme gibi bir şey yok’ diyerek inkar ediyor.
“ALEVİLİĞİ DİN OLARAK GÖSTERDİLER”
“Yardım paketlerinin içine Alevi-Bektaşi kardeşlerimizi İslam dışı gösteren, kanun dışı eylemleri öven kitaplar koymak suretiyle kirli yüzlerini bir kez daha göstermeyi ihmal etmediler.
“Dağıttıkları kitapçıklarla Aleviliği din olarak takdim eden bu anlayışı özellikle milletimin huzurunda telin ediyorum, kınıyorum.
“EŞİTLİK ADINA SAPKINLIĞI YÜCELTENLERİN GERÇEK YÜZLERİ…”
"Bu zihniyetle iş bitmiyor. Bir başkasını da Diyanet İşleri Başkanı'mıza gösterilen tepkilerde görmek mümkün. Başkanımız bir açıklama yaptı. Bu açıklamasıyla sadece inancını, ilminin ve yürüttüğü görevin gereğini yerine getirmiştir. Söyledikleri de sonuna kadar doğrudur.
“Elbette onun sözleri sadece kendini Müslüman olarak tanımlayan kişiler için bağlayıcıdır. Kendini bu sıfatla tanımlamayanlar için bir görüşten ibarettir.
“(…) Bu Ankara Barosu'nun yetkisinde olan bir konu değildir. Ankara Barosu'nun açıklaması başta olmak üzere Diyanet İşleri Başkanı'mıza karşı kullanılan üslup İslam'a karşı kasıtlı bir saldırı halini almıştır. Saldırı, devletimize yapılan bir saldırıdır.
“Yapılan her gönderme karşımızdaki zihniyetin ilkelliğinin birer yansımasıdır. Milletimizi temsil eden kavramlara böylesine kin duyulabildiğini görmekten üzüntülüyüz.
“Demokratlık adına faşizmi, halkçılık adına millet düşmanlığını, yargı adına hukuksuzluğu, eşitlik adına sapkınlığı yüceltenlerin gerçek yüzleri birer birer ifşa olmaktadır.”
HABERE YORUM KAT